BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ...ADI:OKTAY SİNANOĞLU
1953/ 18 yas- Atatürk tarafindan 1928 yilinda
kurulmus TED Yenisehir
Lisesini burslu olarak okudu ve birincilikle
bitirdi. Okulun
bursuyla kimya muhendisligi okumak uzere ABD'ye
gitti.
1956/ 21 yas- ABD Kaliforniya Universitesi,Berkeley
Kimya
muhendisligi'ni birincilikle bitirdi.
1957/ 22 yas- Massachusetts Institute of
Technology'yi (MIT)8 ayda
birincilikle bitirerek Yuksek kimya Muhendisi oldu.
1960/ 25 yas- Yale Universitesinde asistant
prorofessor" (yardimci
docent) olarak calismaya basladi.
1961/ 26 yas- Atom ve molekullerin cok elektronlu
kurami ile
"associate professor" ( docent )ve 50 yildir
cozulemeyen bir matematik
kuramini bilim dunyasina kazandirdi ve "full
professor" ( profesor )
unvanini aldi.
Bu unvan ile MODERN UNIVERSITE TARIHININ VE YALE
UNIVERSITESININ
TARIHININ (son 300 yildaki ) EN GENC PROFESORU oldu.
1964/ 29 yas- ODTU ye danisman profesor oldu.
Yale Universitesinde ikinci bir kursuye daha
profesor olarak atandi.
Dunyada yeni kurulmaya baslayan MOLEKULER BIYOLOJI
dalinin ilk birkac
profesorunden biri oldu.
(Watson ve Crick sarmal modelindeki dna sarmalinin
cozelti icinde o
halde nasil durdugunu kesfeden adam - solvofobik
kuvvet)
Amerikan Ulusal Bilimler Akademisine Uye olarak
secildi.
Buraya secilen ilk ve tek Turk oldu.
Iki defa Nobel' e aday gosterildi.
Defalarca Nobel Akademisinin istegi uzerine Nobel '
e adaylar
gosterdi.
Dunyanin sayisiz yerinde sayisiz buluslari ve
teoremleri ile ilgili
sayisiz konferans verdi.
Su anda 67 yasinda 26 yasindan beri devam ettigi
Yale Universitesinde
Molekülerbiyoloji ve kimya olmak uzere iki kursude
profesor ve son
7 senedir gorev yaptigi Yildiz Teknik
Universitesinde ise Kimya
dalinda olmak uzere bir kursude Profesor olarak
gorevini surduruyor.
"...Ben baktim , Turk Bayragi, Atatürk karsimda,
cam çerceveli
oldugu icin bayragin ustunde kendi yansimami
goruyorum.
Icimden yemin ettim, dedim ki:
Gidecegim ve orada soz sahibi olacagim, ondan sonra
gelip o
namussuzlarla burda ugrasacagim.
O zaman anlamistim ki burada kalirsam Amerika'nin
kolesi olurum,
oraya gidersem Amerika'nin efendisi olur, buraya
gelip onlarla daha rahat
mucadele ederim.
Ve iste bizi gonderdiler..."
"...Hicbir zaman Amerikan vatandasi olmayi
dusunmedim. Aklimdan
dahi gecmedi. Ben atalarimdan beri Turk kimligimle
varim. Ne yaptiysam o
sayede yaptim. Ona buna yaranayim diye degil.Otuz
yilda bak milleti ne
hale soktular. Simdi de 'aclikla' terbiye ediyorlar.
Ayarli basinin kose yazarlarindan biri gecenlerde
Avrupa Birligine
girmenin yararlarindan diye 'O zaman bu ay yildizli
pasaport ile Avrupa
kapilarina gitmenin utancindan kurtulacagim ' diyor.
Tanri, bu millete acisin..."
"... ABD icinden cok gocmus bir ulkedir, tabii pat
diye gocmez, arada
bir canlanir, tekrar bir seyler olur ama icinden cok
zayif taraflari
vardir. Dunyada en buyuk borcu olan devlet mesela. Ic
ve dis. Ama bir
devingen tarafi vardir, arada birsey cikarirlar bir
sene oyle idare
ederler, sonra yine inise gecerler. Oyle pek
gorundugu gibi bir guc
degildir.. "
"...GENCLER, Turkiye' de adet haline gelmis
gostermelik islerden
kacinin. Sirf universite bitirdi desinler diye, ananiz
babaniz Amerika'da
mastir yapti diye ogunebilsin diye yuksekogrenime
gitmeyin. Sonunda
ancak kendinizi kandirirsiniz. Temel gayeleriniz,
kendinizin ufak
cikarlari otesinde, kendiniz disinda, bu ulke, bu
ulus, Turk dunyasi,
Avrasya, insanlik icin olsun.
Yuksek hedefleriniz icin calisin. O zaman, kendi
durumunuz da
kendiliginden duzelecektir. Maddiyat ile maneviyati
dengeleyin. Formulunuz
'bilim' + 'gonul'dur. Bu iki kanadin biri eksik olursa
ne kendinize ne
de insanliga hayriniz dokunur. Gundelik siyaset, cikar
gruplari,
disardan gudumlu gizli veya acik "cemiyet"lerden
uzak durun. Ataturkun
dediklerini bol bol okuyun, onlari iste bu gunler icin
demis, yazmis.
Turkiye'nin serefli, refahli, itibarli ve bagimsiz
gelecegi icin
Ataturk yolumuzu cizmistir.
Dis ulkelerden, onlarin yerli kuyruklarindan medet
ummayin. Gayeleri
bize yardimci olmak degil, Turk adini tarihten
silmektir. Dunyanin
neresinde olursaniz olun, kimliginizi, Turk dilini,
Turk tarih ve kültür
bilincini, binlerce yillik gelenegini kaybetmeyin.
Dis ulkelerde ne
kadar kimliginizi korursaniz yabancilar da size o
kadar itibar
edecektir.
Baskasini taklit etmeyin. Kendi yolunuzu cizip
azimle yuruyun. O
zaman herkes sonradan sizi taklit edecektir.
Egitimde once bir meslek
gercek bir beceri bir altin bilezik sahibi olmaya
bakin. Ne yaparsaniz
yapin en iyisini yapin. Siyasetcinin bilimcinin en
kotusu olunacagina
tamircinin parmakla gosterilen en iyisi olmak
yegdir.
Bulabilirseniz Turk okuluna, egitimin Turkce
verildigi okullara
gidin. Konulara merak sarin not icin calismayin. O
meslekte yararli olacak
bir yabanci dili ogrenin. Bulbul gibi konusup
yapancidan ayirt
edilemez hale gelmek hic sart degil.
Unutmayin ki Turk olmak bir kafa gonul isidir. Turk;
kulturuyle,
diliyle, ata sevgisiyle Turktur. Soy sop meselesi
karistirarak, o
herseyimizi borclu oldugumuz serefli atalarimizi
karalamaya calisan ic
dusmanlarin kitaplarina, yaygaralarina kulak
asmayin. Kultur genleri,
irk genlerinden daha onemlidir.
Vatani, milleti icin her turlu fedakarliga hazir bir
taban gerekiyor.
Bu taban son elli yilda hayli eritilmis, kafasi,
gonlu karistirilmis,
birbirine dusen kesimler, disa bagimli sahte
aydinlar, icinde
vataninin gelecegini dusunmeyen, daha da acisi
vurdum-duymazlasmis
kalabaliklar olusturulmustur. Bu durumda gercek bir
onder cikabilse bile
basarili olma sansi pek azdir.
Simdi yapilacak is hizla bu toplumun yeniden
kaynasmasina,
bilinclesmesine, vatanini, milletini kendisinden
once dusunen insanlarin
cogalmasina onayak olmaktir. Turkiyeyi tekrar Kuvayi
Milliye ruhu, Ataturk
ruhu kurtaracaktir..."
OKTAY SINANOGLU, kimdir bu adam ?
"...bizi 17 yasimizda apar topar zorla Amerikaya
gonderdiler; cirkin
bir gaye ile, 'devsirme' olalim diye gonderdiler;
cok sukur
olmadik!.." diyen adam bu.
Amerikanin tepesine oturan, dunya bilim cevrelerinin
pesinde kostugu
adam bu. Dokuntulerini toplayanlarin Nobel aldigi
adam bu iste.
Isaret ettiginin Nobel aldigi adam bu iste. Yale
Universitesini,
Amerikayi alt ust etmis, modern universite tarihine
adini yazdirmis adam
bu iste. Bu adam bizim. Bu adam bizi dusunuyor, bizi
sayikliyor geceleri
uyuyamiyor ulkesi icin insanlari icin ve biz bu adami
tanimiyoruz.
Cunku tanimamiza izin vermediler. Bu adama 10 kere
hakettigi halde Nobel
bile vermediler cunku bize gereken bir kivilcimdi
bu.
Goreceksiniz ki istediginiz kivilcim orda var.
Goreceksiniz ki hala ve
herzaman bu ulke icin gercekci bir umut var.
Goreceksiniz ki ne
varsa bizde var, ruh var, gonul var, gorunmeyen bir
bag var. Onlarda
olmayan bir sey var, sonradan kazanilamayacak
birseyler
var....Goreceksiniz ve uzuleceksiniz, ne yurtseverler
var bizden; ne dahiler var... Ne
sesi var ne sedasi var...
Canim Turkiyem, donuyla birlikte bes para etmez, sefil
sozum ona
mankenlerin hayatini ezbere bil ama Oktay Sinanoglu'nu
tanima.
Canim Turkiyem, televoleyi kacirma, Ünlüler çiftligini
kaçırma ama bu
adami kacir!
Canim Turkiyem, pastanelere "patiseri", lokantalara
"restaurant",
magazalara "shop" yazmaya devam et. D&R yaz sonra da
Tarzanca iletisim
kurulamaz ingilizcenle "dienar" diye oku.
Canim Turkiyem, tepeden tirnaga, sat, ulkeni,dilini,
degerlerini sat,
kendi degerlerini asagila, nasil olsa onlarinki daha
iyidir.
Ama sakin "YURTSEVER" deme !
Bu e-postayi yollayabildiginiz kadar kisiye
yollarsaniz, benden 1
kurus alamazsiniz. Sansinizin bundan sonra acilacagini
da garanti
edemem. Yolladiginiz adam basina amerikan doları da
alamazsiniz.
Bizler bu ulkenin son sansiyiz.....
KAYNAK : İnternet ten alınmıştır.
Bizler bu ulkenin son sansiyiz.....AMA FARKINDAMIYIZ??
:-? :-?
Re: BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ...ADI:OKTAY SİNANOĞLU
aşağıda yazdıklarımın fenceyy ile alakası yoktur,ona gelen maile verilen cevaptır.sakın üstüne alınma arkadaşım...
Alıntı:
fenceyy yazdı:
Canim Turkiyem, donuyla birlikte bes para etmez, sefil
sozum ona
mankenlerin hayatini ezbere bil ama Oktay Sinanoglu'nu
tanima.
Canim Turkiyem, televoleyi kacirma, Ünlüler çiftligini
kaçırma ama bu
adami kacir!
Canim Turkiyem, pastanelere "patiseri", lokantalara
"restaurant",
magazalara "shop" yazmaya devam et. D&R yaz sonra da
Tarzanca iletisim
kurulamaz ingilizcenle "dienar" diye oku.
Canim Turkiyem, tepeden tirnaga, sat, ulkeni,dilini,
degerlerini sat,
kendi degerlerini asagila, nasil olsa onlarinki daha
iyidir.
:-? :-?
afferim adama,bak neler yapmış..
ama sana gelen mail biraz acımasız..tamam hepimiz bundan şikayet ediyoruz,genel kültür yozlaşmasından ama kimse kimseyi bu adamı neden tanımıyorsun diye suçlayamaz.
hiçbirimizi mankenlerin hayatını biliyorsunuz da bu değerli bilim adamını tanımıyorsunuz diye suçlamasın..
amerika da ilk kural kendini kendin tanıtırsın değil midir.
yani o kızgın kapitalist ortamda kimsenin seni tanımasını beklemezsin,sen gidersin ben şuyum buyum dersin.
geçenlerde bir yerde yazıyordu adam asistan olmak için üniversitede bir hocaya başvurmuş ve demiş ki:ben bugün bir asistanlık bulacağım,ilk şansı size vermek istedim..
buyrun işte mantık budur.
demek istediğim,eğer dünyaya kendini tanıtmak gibi,herkese adını duyurmak gibi bir gayen varsa profesyonelce çalışır ve ajanslar tutarsın.ondan sonra dergilere kapak ta olursun,millete hayatını ezberletirsin..
burada bir mantık hatası var.ben oktay sinanoğlunun kimseye kendini (akademik ve bilim çevresi hariç) ezberlettirmeye çalıştığını sanmıyorum.aklı başında bir bilim adamının yaptığını yapıp,paperlar yazıyor,işi gücü ile upraşıyordur.röportaja gelen gazetecilere bile canı sıkılarak cevap veriyordur.yani bilim adamı alçakgönüllülüğüyle işini yapıyordur.
sonra biri kalkıp soruyor,sen nasıl olur da bu adamı tanımazsın..ee bana ne tanıtsaymış kendini derim bende..
bu açıdan bakarsak üstte alıntı yaptığım yazı abesle iştigaldir.
haa eğer dersen,milletimiz kültürsüz,popüler kültür düşkünü..o zaman haklısın tabi.
ama amerikalıya sor türkiyenin yerini bilmez derler ya..türkiye kendini tanıtmadığından mı..hayırrr..o adam coğrafya bilmediğinden.ona da sorsan michael jackson mahkeme kayıtlarını ezbere okur sana..kısacası dünyanın gidişi böyle,,globalizm ve kapitalizm bunu getiriyor..
hızlı yaşa,hızlı tüket,hızlı öğren,hızlı unut..
Re: BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ...ADI:OKTAY SİNANOĞLU
Başta milletlim, sonra meslektaşım, daha sonra mezun olduğum üniversitenin profesörü bu değerli kişi ile 1999 Eylül'ünün 1. haftası Samsun'daki Kİmya Kongresinde bizzat tanışmış olmaktan onur duydum.
Gerçi kendisi beni hatırlamaz ama ben onu hiç unutmadım, ayrıca beni onunla tanıştıran ve benim için dünyaya gelen en iyi hocam olan ve yine Amerika'daki MIT de Kimya Müh. dalında Prof. olan Sayın Master Tez hocam Selahattin Gülteki'e de çok çok teşekkür ederim.
Re: BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ...ADI:OKTAY SİNANOĞLU
Oktay Sinanoğlu hakkında yazılan bir kaç yazı okumuştum.En son ise Flash TV de Ceviz Kabuğuna katılmıştı.Orda izledim.Son derece mütevazi bir insan.Belki de bu ülkede hakketmediği halde bir çok insan gereğinden fazla ilgi görüyor.ama nedense Oktay Sinanaoğlu gibi insanlar fazla tanıtılmıyor,basında yer almıyor.
Re: BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ...ADI:OKTAY SİNANOĞLU
Bak haklı olduğun nasıl da meydana çıktı HÜlyacım, forum alta indi bile, yukarı alayım da belki bir iki kişi daha faydalanır yaşam öyküsündeki başarılardan.
Re: TÜRK AYNŞTAYNI Oktay Sinanoğlu kitabı
TÜRK AYNŞTAYNI Oktay Sinanoğlu kitabı
Ocak 2002, 470 Sayfa
Bir biyografi olmasına rağmen, edebiyattan, tarihten, sanattan ve özellikle bilimsel çalışmadan bahseden son derece önemli bir eser.
Sinanoğlu, Türkiye’nin yetiştirdiği istisna şahsiyetlerden -kısaca her yönüyle sıra dışı- biri. Osmanlı ile Türkiye’yi iyi tanıyan, yer yer analiz de yapan Sinanoğlu, gerçek bir vatan hayranı. Neden Amerika’ya gittiğini, orada oynanan oyunları çok net bir şekilde ortaya koyan, oranın çok fazla bütüyülmemesi gereken bir yer olduğunu ifade eden Oktay Sinanoğlu, genç neslin çok ama pek çok çalışmasını istiyor.
Siyasi yönünün olmadığını söylemesine rağmen satır aralarından o yönünü de anlamanın mümkün olduğu bu eseri, herkesin okuması gerektiğine inanıyorum.
Kitaptan bazı alıntılarda bulundum. Fakat bu iktibaslar kitabı tanıtmak için yeterli değil.
Okunacak bölüm olarak 470 sayfa olan kitabın; Ad Dizini, (Kronolojik) Yaşam Öyküsü ve Bibloyografya’nın yanı sıra oldukça geniş bir albüm koyarak eserden değişik şekillerde yararlanılması sağlanmıştır.
Kitabın tamamı röportajlardan oluşmakta. Emine Çaykara’nın akıcı üslubu ile yazılan kitap Türkiye İş Bankası Yayınları’ndan çıkmıştır.
“... İçimden yemin ettim, dedim ki:
Gideceğim ve kısmetse orada söz sahibi olacağım; ondan sonra gelip o namussuzlarla burada uğraşacağım. O zaman anlamıştım ki, burada kalırsam Amerika’nın kölesi olurum, oraya gidersem Amerika’nın efendisi olur, buraya gelip onlarla daha rahat mücadele ederim...” (50)
“Benim yetiştiğim muhitte cami yoktu... Sıhhıye’de (Ankara) senelerce yatılı mektepte ben ezan sesi duymadım.
Ama gazetelerin gündemi: Ticaniler çıktı, ticani avı başladı, irtica çıktı, o bitti. Nurcular çıktı vs.vs.” (46)
“... Biz her ne kadar müsamerelerle, Osmanlı döneminin kötülendiği bir ortamda yetiştiysek de İstanbul’a geldiğimde İstanbul’un tam bir Osmanlı şehri olduğunu hissederdim. Birden bire o güzelim çeşmelerin hepsinin muslukları söküldü, zamanla oralar çöplüğe dönüştü.
... Beyazıt meydanı mahvoldu, Beşiktaş meydanı mahvoldu. Hatırlıyorum, Laleli’den geçen caddede yıkım oldu ve tarihî Osmanlı eserleri, zemin seviyesinin altında kaldı. Bir taraftan Bizans kalıntısı birkaç taşı ortaya çıkardılar. Şehrin Osmanlı havası gitti.” (47)
“Profesör olayım diye uğraşmadım, kendi kendine oldu.”(113)
“Ortaokul ve lise yıllarında deney yapmaya başlayan Oktay Sinanoğlu; yazar annesinin “git gez” demesine rağmen saatlerce uğraşıyor. İlk defa sirkeyi ayrıştırarak koku elde ediyor.” (36)
Bu azmidir ki, onu kuvvet bulmaya itiyor. “Solvofobik kuvveti.” (196)
Bilimsel çalışmasını kültürel çalışmayla zenginleştiren Sinanoğlu, Japonya’da şöyle bir teklifte bulunuyor: “İpek Yolu’nun İki Ucu” konferanslar nedeniyle ..... bir program önerdim. “Birlikte, tarihteki gibi bir İpek Yolu seferi düzenleyelim, Japoya’dan Türkiye’ye kadar. Yol üstünde her yerde ben sadece Türkçe konuşacağım, siz de Japonlar olarak oradaki halkların konuşmalarını anladığımızı, çünkü onların da Türk lehçeleri konuştuğunu göreceksiniz.” (261)
TÜRKİYE GÜNLÜĞÜ (359)
Amerika’yı, Avrupa’yı, Asya’yı gezen birçok kimseye faydalı olan, bir çok kimsenin hatta devletlerin kendisinden faydalandığı, ülkesine davet ettiği Oktay Sinanoğlu, yaptığı yemine sadık kalarak Türkiye’ye geliyor. 1994 yılında İTÜ’de kendisine yer de tahsis ediyorlar. Kendisinin Türkiye ile ilgili şu değerlendirmesi sanırım sizlere bir şeyler hatırlatır.
“Ben de zannediyorum ki, ben bunlar için fırsatım. Öyle konular var ki, dünyada herkes gelmiş, Yale’de benden öğrenmiş; Rusya’sından, Doğu Bloku’ndan, Avrupa’sından. Ben ayaklarına gelmişim, yeni bir şey öğrenin, yapın. YOK.”
Kendisi kendini şöyle tanıtıyor:
“Oktay Sinanoğlu bir aşıktır, bilime aşık, vatanına, milletine aşık, Türk diline, tarihine aşık, insanlığa, daha doğrusu her insanın içinde gizli duran en yüksek mertebelere ulaşabilme yeteneğine aşık.” (409)
NOBEL ÖDÜLÜ ve ÖDÜL DEĞERLENDİRMESİ
“Çocukluktan beri, hiçbir zaman dünyevî ödüllenmeler için çalışmadım. Ne okulda not için, ne sonra makam veya para için, ne de başkalarının bana bahşeyleyeceği ödüller için. Zaten ödülü veren aslında sana olan aşkından değil, kendi gayeleri için verir; dikkat edin hep öyledir. Ödül alma, zengin olma, mevkiler sahibi olup da bol bol kasılma arzusuyla yanıp tutuşanlar gerçek değeri olan hiçbir şey ortaya koyamazlar. Toplum için, bilim için, ülken için, insanlığın insanlaşması için çalışırsan, hak ve halk seni öyle veya böyle kendiliğinden ödüllendirir. Manevi nimetler ise hepsinden önemlidir.
Nobel’in bilimden öte, bir de siyasî yönü var.
Daha 70’li yılların başında Türkiye üzerinde oynanan derin oyunları görüyor, kimsenin farkında olmamasından, bilenlerin de ihanetin içinde oluşundan endişe ediyordum. Başımıza bugünkü perişan hallerin, yakında daha da beterinin geleceğini yıllar öncesinden gün gibi görüyordum...” (412)
Oktay Sinanoğlu, özellikle Türkiye’deki yabancı dil eğitimine (yabancı dile değil) oldukça karşı. 1954 yılındaki Yabancı Dil anlaşmasını sert bir uslupla eleştiren yazar, bu konuda hem maddi, hem manevi ciddi zararın olduğunu belirtiyor. Üstüne üstlük yeterli İngilizce’nin de öğretilemediğinden şikayetçi. Bu konuda müstakil olarak yazdığı “Bay Bay Türkçe” isimli eserini de tavsiye ederim. Emine Çaykara
İş Bnk. Kültür Yayınları
Oktay Sinanoglu Turkiyede cok buyuk deger kitaplarini okudum,kizlarimda okudular,hatta kitaplarini bazi dostlarima hediye ettim.
Kitaplari da akici ve eglenceli uslupla yazmistir,ve beni cok etkiledi, ozellikle bay bay Turkce.
Birde Kendinden her zaman biz diye soz eder. bu kadar vatanini milletini seven bir insan daha gormedim diyebilirim.
Bilim adina yaptiklari, zaten basli basina,basari,basarilarla dolu bir hayati var.Hayranim Oktay sinanogluna,seker hastasi oldugu icin oyle uzun soylesi yada,tartisma programlarina fazla katilamiyor, oktay sinanoglunda, cok cocuksu sevimlilik,ve sevecen bir yurek oldugunu cok iyi biliyorum.
TURKIYENIN EN NADIDE DEGERLERINDEN OKTAY SINANOGLU IYIKI VARSINIZ, iyiki vataniniza donup,genclere isik tutuyorsunuz.size minnattarim.
nurcan-ceren
Re: TÜRK AYNŞTAYNI Oktay Sinanoğlu kitabı
TURKIYENIN EN NADIDE DEGERLERINDEN OKTAY SINANOGLU IYIKI VARSINIZ, iyiki vataniniza donup,genclere isik tutuyorsunuz.size minnattarim.
SİZE GÖNÜLDEN KATILIYORUM,İNŞALLAH EVLATLARIMIZDA BÖYLE DEĞERLİ,ÜLKESİNE HİZMETTE BULUNAN İNSANLAR OLURLAR.SEVGİLER :-)
Re: BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ...ADI:OKTAY SİNANOĞLU
HARIKA BIR YAZI . MUHTEŞEM BIR INSANN... KUTLAMAK LAZIMM... KESINLIKLE KATILIYORUMM... BENIM BIR ARKADAŞ VARDI AMERIKAYA GITMIŞTI OKUMAYA 3 YIL KALDI. GELDIGINDE KOVBOY ŞAPKASI TAKIYORDUU.... :(((
EPEY BIR DALGA GEÇTIKDEN SONRA ONU UYARLADIK KENDIMIZEE....
INSAN BENLIGINI VERDEN GELDEGINI ASLA UNUTMAMALII...
BIZI BIZ YAPAN DEGERLERE SAHIP CIKMALIYIZZ... VE ATATÜRK GIBI BIR ATAMIZ OLDUGU İÇİN GURRU DUYMALIYIZZ... HER ZAMAN
Re: BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ...ADI:OKTAY SİNANOĞLU
sevgili Semra,
haklısın..
ama ben de haklıyım:))
eğer tam olarak toparlayabilirsem kafamdakini,ne demek istediğimi daha rahat anlatacağım.bugün biraz konsantrasyon bozukluğu yaşıyorum,hayırdır,havalardan galiba.
bu yazıyı ben de bulsaydım senin gibi yayınlamaya değer bulurdum.bakın bir Türk neler yapıyor,gurur duyalım diye.
ben o yazıdaki mantığa takıldım.
şimdi yazacaklarım da o yazıyı yazana,sana değil.
diyorum ki cevaben:hayır kardeşim ben senin o yazdığın gruptaki insanlardan değilim,benim çevremdeki,bu sitedeki arkadaşlarım da senin yazdığın o gruptan değil.
ben "televole" seyretmem,ben "anne beni evlendirsene kurbanın olayım" programlarını seyretmem,ben mankenlerin aşk hayatını bilmem.
ben çok kitap okurum,ben gazeteyi satır satır okurum,ben sadece türkiyedeki değil,dünyadaki ulaşabildiğim her haberi yutarak okurum,ben sadece türkiyedeki değil dünyadaki müzik,sanat olaylarını da öğrenmeye çalışırım,ben sürekli etrafımla fikir alışverişi yaparım,ben siyasi olayları incelerim,ben öğrenmek istediğim şeyleri sıraya koyar,tek tek öğrenmeye çalışırım,ben bilmediğimi yanımdakine sorarım..kısacası ben etrafımdaki çoğu insan gibiyim..öğrenmeye açık ve meraklı..
o yazıda kastedilen grup zaten internette o yazıya ulaşamayan grup.dolayısıyla bu tür yazıların muhatabı biz değiliz.ama bu tip yazılar o kadar çok ki..
diğer konuya gelince..Semracım sana projelerimi anlatayım:hani yukarıda diyorum ya;bilmediklerimi sıraya koyar,tek tek öğrenmeye çalışırım:
şu sıralar sıralamam bu şekilde,seninle paylaşmaktan da zevk alırım öğrendiğim zaman.
ünlü yabancı ressamlar..sırada klimt var,picasso var,modigliani,frida kahlo vb..
türk ve yabancı müzeler var..
istanbuldan başlayıp:arkeoloji müzesi,ankarada anadolu medeniyetleri müzesi..yabancı müzelerden tate,mome..louvre..vb..
türk ressamlar.
osman hamdi bey,şeker ahmet paşa..
osman hamdi beyi arkeoloji müzesinde de inceleyeceğim..
işte böyle..sürekli internette bu tip aşağılamalar maruz kalan bir kültürsüz kesim var ve onlar bu yazılanların farkında bile değiller,suya yazı yazmak olayı yani..