Bugün mesaj kutuma gelen bir mesajı sizlerle de paylaşmak istedim arkadaşlar. Ve okurken aklıma kimler gelmedi ki...
----------------------------------------------
Bugün paylaşmak istediğim yazı, dünyaca ünlü felsefeci - yazar
Iris MURDOCH'ın hayatı hakkında kaleme alınmış olan satırlardan
oluşuyor...
"Tepeden aşağı bisikletle hızla inen güzel kadının ardından ona âşık olan genç adam bağırmaktadır:·
Iris, yavaşla! Dur! Sana yetişemiyorum!
Yavaşlayamam. Sen bana yakın durmaya çalış, benimle gel.
Ingiliz yazar Iris Murdoch'un hayatını anlatan "Iris" filminde üç kez aynı sahne tekrarlanıyor. Adam, kadının hızına yetişemiyor ömür boyu, ama ona "yakın durmayı" başarıyor uzun yıllar.
Peki hakikaten bir şey olmuyor mu? Ne oluyor ya da?
Bazı kadınlar yakalanamaz, durdurulamaz ve kimseye ait olamazlar.
Onlar zaten kendilerine bile ait değildir de...
O kadınlara yalnızca yakın durulabilir, yakalayıp durdurursan, kendine ait kılarsan... Ölüverirler.
Çünkü onlar kuş gibidirler. Böyle uçucu kadınlar, tepeden aşağıya inen bir bisiklet gibi, fren yaptıklarında düşeceklerini pekiyi bilirler. O yüzden belki de hayat boyu kendilerini en sevdiklerinden bile korumak mecburiyetindedirler. Kendilerini durdurup,
öldürüverecek şeylere karşı dikkatli olmaları gerektiğini -her nasılsa- bilirler. Onlar, insanı ancak frensiz bir seyahate davet edebilirler. Zira fren yaparlarsa artık onlar, o kadınlar değillerdir ve bozulmuş bir oyuncak gibi kıymetsizdirler.
Kanatlarının altına rüzgârı aldığında uçabilen kuşlar gibi, rüzgârsız kaldığında bir lokma ete dönüşen kadınlar...
Ve erkekler, ekseriyetle, kadınları eğitilebilecek kuşlar sanırlar.
Bilir misiniz? Eğiticiler, eve dönsünler, uzaklara uçmasınlar diye önce kuşların kanatlarını biraz kırarlar... Ama kimi kuşlar ve kadınlar, gökyüzünde uçmayacaklarsa eğer, ölüvermeyi tercih ederler ne yazik ki...
Yıllar geçer. Iris Murdoch bütün o şahane kitapları yazar, bütün o şahane konuşmaları yapar. Zekâsıyla etrafı büyüleyip dururken, tutulamayacak bir
kuş gibi oradan oraya uçuşurken birden amansız bir illete tutulur. Alzheimer hastalığı ışıklı sözcüklerini hızla elinden çekip almaktadır. Gökyüzünü ateşe veren alev rengi kanat tüylerini bir bir söker gibi... Ona "yakın durmak için" onca çaba harcayan adam, yatakta, yanında duran,
artık tam da en başından beri istediği gibi "yavaşlayıp durmuş" bu düşkün kuşu artık istememektedir.
Ne kadar acı!
Iris! Ilk kez bana aitsin! Ilk kez benimsin! Ilk kez bana muhtaçsın, Ve ben seni istemiyorum!
Kimi kadınlar hareketinin önüne geçilmeden, "yakın durarak" izlenmek, sevilmek mecburiyetindedirler.
Bu bir seçim değildir, sevilen renklerini korumak için bunu yapmaları gerektiğini her nasılsa bilirler.
Kollarından tutulduklarında amansız bir illete yakalanacaklarını bilirler. Uçuşup, renklerini dağıtıp, çırpınıp hayat içinde, sonra sessizce gidecekler. Durmak büyüyü bitirir, bunu bildikleri için onları sevmiş olan
adamlar onlara güvenmelidirler. Ve tepeden aşağı inen bir bisiklet gibi, fren yapmadan gitmeyi tez elden öğrenmelidirler. Sadece onun yanında olmanın keyfini tadarak.... Fren yaparsa o kadının artık o kadın olmayacağını bilerek...."