Hazırlıklar yaparız çok istediğimiz bir şeye ulaşmak için. Kendimizi günlerce haftalarca, aylarca belki de yıllarca ‘o an’a hazırlarız… Ve ona ulaşmamızı sağlayacak yollar da çıkar karşımıza kimi zaman… Ama kendimizi tam hissetmeyiz bir türlü. Daha iyi olmak isteriz, daha çok söylemek, daha “tam” olmak…

Ama hayat sizin tam olmanızı beklemez her zaman. Siz ‘tamam’ dediğinizde öyle bir tepkiyle karşılaşabilirsiniz ki…

İlhan Tarakçı bizlerle bir hikaye paylaşmış bu hafta. Bakalım siz hangi hayallerinizi, uğruna yıllarınızı verdiğiniz hangi planlarınızı ve hangi hayal kırıklığınızı anımsayacaksınız? Bir zamanlar uzaklarda bir ülkede çok yakışıklı bir prens yaşarmış… Ama prens, çocukluğunda kötü kalpli bir cadının lanetine uğramış. Prens üzerindeki bu lanet yüzünden her yıl sadece bir kelime konuşabiliyormuş. İki kelime söyleyeceği zaman bir yıl boyunca susmasi gerekiyor, böylece ertesi yıl iki kelime söylemesi mümkün oluyormuş.

Bir gün bu yakışıklı ve talihsiz prens dere kenarında otururken, bir de bakmış karşıda küçük bir kulübe ve kulübenin bahçesinde muhteşem bir kız… Saçları altından daha sarı, gözleri gökyüzünden daha mavi, dudakları kirazdan daha kırmızı…Bu güzellik karşısında prensin aklı başından gitmiş, o anda kıza vurulmuş… Ve iki yıl boyunca konuşmamaya karar vermiş. İki yıl sonunda kıza “Çok güzelsiniz” diyebilmek için… Ama iki yılın dolduğu gün prensin içindeki ateş daha da büyümüş ve kıza “Size aşık oldum” diyebilmek için yanıp tutuşmaya başlamış. Böylece
‘Çok+güzelsiniz+size+aşık+oldum’ toplam beş kelimeyi söyleyebilmek için, geçen iki yılın ardından üç yılda konuşmamayı göze almış…

Ve beş yıl sonunda prens, kıza içini açmak için hazırlandığı sırada, birden bu muhteşem güzel ve zarif kızla evlenmeyi, onu sarayının prensesi yapmayı ne kadar istediğini fark etmiş… Böylece ‘Çok+ güzelsiniz+size+aşık+oldum+benimle+evlenir misiniz?’ Toplam yedi kelime söyleyebilmek için beş yılın ardından iki yıl daha sabretmeye karar vermiş… Ve prens bu yakıcı duygularla yedi koskoca yılı tamamladığı gün artık dünyanın en mutlu erkeği olarak kızın yaşadığı kulübeye koşmuş… Kız yine kulübenin bahçesinde oturuyor ve kitap okuyormuş…

Prens elindeki kırmızı gülü kıza uzatmış ve sormuş…
“Çok güzelsiniz. Size aşık oldum. Benimle evlenir misiniz?”
Kız başını kaldırıp prense bakmış. Kulaklarını örten altın sarısı saçlarını geriye atmış… ve prense şöyle demiş:
“efendim? duyamadim!!!"