Biraz uzunca ama keyifli bir yazı Capital dergisinden aktarıyorum.
Yazının başlığı İYİ İNSANLAR ÖNEM KAZANACAK....
İnsan kaynakları alanında dünyanın en önemli isimlerinden biri kuşkusuz Charles Handy…
Charles Handy, geleceğin şirket modellerini, insan kaynakları yaklaşımlarını ve çalışanların iş yapış biçimlerini analiz etti.
"Ben kâr ve paranın kurumlarda ve işletmelerde gerekli şeyler olduğunu, ancak bunların kurumların ya da işletmelerin amacı olmadığını düşünüyorum" diyen Handy, kurumların daha farklı amaçlara yönelmeleri gerektiğinin altını çiziyor. Ona göre, çalışanlar açısından bakıldığında, yaptıkları işin dünya için önemli bir iş olduğuna inanmaları gerekiyor. Charles Handy, "Aksi takdirde insanlar kullanıldıklarını, yalnızca bir insan kaynağı, bir araç olduklarını düşünecekler" diyor.
Gelecekte insanların iş dünyasında çok daha büyük önem kazanacağına dikkat çeken Handy kas gücünden çok akıl gücü gerektiren işlerde kadınların öne geçeceğini de vurguluyor.
Charles Handy'nin Capital'in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

*Günümüz iş dünyasının temel felsefesi nedir?
Ben genelde dünyanın bir karmaşa içinde bulunduğunu düşünüyorum. Eğer daha fazla para kazanabilir, daha zengin olabilirsek dünyayı, işimizi ve hayatlarımızı iyileştirebileceğimizi düşündük. Çünkü, o zaman daha fazla seçeneğimiz olacaktı ve daha fazla insanı mutlu edebilecektik. Ancak, gelişmeler beklenen şekilde olmadı.
*Gelecekte bu felsefenin nasıl şekillenmesini bekliyorsunuz?
Gerek iş yaşamımızda gerekse bireyler olarak hepimiz daha zengin olmaya çalışıyoruz. Çok çok fazla çalışıyoruz. Ancak, daha mutlu olamıyoruz. Ben bunun gelecekte en büyük sorunlardan biri olacağını düşünüyorum. Kurumlar ve insanlar olarak artık yaşamlarımızda ne yapacağız diye düşünmeye başlayacağız. Eğer daha fazla para kazanmak tüm sorularımızın yanıtını vermiyorsa, daha başka bir şey bulmak zorundayız.
İnsanlar sadece iş yaşamında başarılı olmak için çalışmanın yeterli olmadığını düşünüyorlar. Kurumların başındaki bazı insanlar için bu tatmin edici ve heyecan verici olabilir. Ancak, çoğu insan işletme sahiplerine daha fazla para kazandırmak için çalıştığını düşünüyor. Bu insanlar bir sabah kalkıp neden böyle yaptıklarını sorgulayabiliyorlar. Çünkü, eve gittiklerinde yaşamdan zevk almak için çok yorgun olduklarını görüyorlar. İnsanlar bu soruyla cebelleşmeye başladığında gelecekte sorunlar yaşanacaktır.
Aslında bu sorunun farklı çözümleri de var. Bireyler kendi hayatları üzerinde daha fazla kontrole sahip olabilirler. İşletmelerin de daha kontrollü olmaları ve pay sahipleri ya da patronlar tarafından yönlendirilmemeleri çözüm olabilir. Ben kâr ve paranın kurumlarda ve işletmelerde gerekli şeyler olduğunu ancak bunların kurumların ya da işletmelerin amacı olmadığını düşünüyorum. Kurumların amacının daha farklı bir şey olması gerekiyor.
Farklı amaç derken neyi kastediyorsunuz?
Daha iyi otomobiller yapmak, daha ucuz elektrik üretmek, en iyi gıdayı yapmak gibi şeyler amaçlanmalı. Elbette bunu yapmak için de daha fazla paraya ihtiyacınız var ama çalışan olarak yaptığınız işe ve bu işin dünya için iyi bir iş olduğuna inanmadığınız sürece sadece kullanıldığınızı, yalnızca bir insan kaynağı, bir araç olduğunuzu düşüneceksiniz.
Bence yaşamınızda herhangi bir kuruma, ailenize, bir topluluğa, diğer insanlara yararlı bir katkıda bulunduğunuzu düşünmediğiniz sürece ne kadar para kazanırsanız kazanın yaşamınızı istediğiniz biçimde sürdüremediğinizi hissedeceksiniz. Bu nedenle bence her şey buradan başlıyor. Eğer kurumlar çalışılacak iyi yerler olmak istiyorlarsa katkıda bulunmaları için, mümkün olduğunca çok sayıda insana, olabildiğince çok fırsat ve olanak sağlamak zorundalar. Bunun anlamı onlara sorumluluk vermek, işleri daha farklı yapabilmeleri için alan sağlamak, bazı zamanlarda yanlış yapabileceklerini unutmamak ve yanlışlarından ders alma şansını vermektir.
.......




"EĞİTİM SİSTEMİ DEĞİŞTİRİLMELİ"

· İş tanımı ve kadın-erkek rollerinde yaşanan değişimin endüstri çağından bilgi çağına geçiş ile birlikte gerçekleştiğini söylemek yanlış mı olur?
Hayır olmaz ama bence asıl sorun eğitimin her zaman bir nesil geriden gelmesi. Çünkü öğretmenler için öğrendiklerinden farklı bir şeyi öğretmek son derece zordur. Sadece konular değil o öğretmenin büyüdüğü dönemin kültürü ve gelenekleri de çok önemli. Öğretmenlerin çoğu okuldan çıkınca doğruca eğitim vermeye başlarlar. Hiçbiri önce farklı sektörlerde çalışayım sonra öğretmenlik yapayım diye düşünmez. Dolayısıyla da sadece kendi öğrendiklerini öğretirler. Bu nedenle de bir nesil geridedirler.
Ben şunu savunuyorum; eğer insanları günümüzdeki yeni dünyaya hazırlayacaksanız okullarda onlara pek çok erken sorumluluk vererek başlamak zorundasınız. Bu da sadece onları sınıflara kapatıp sıralarda oturtarak, "onu, bunu, şunu öğren" diyerek gerçekleştirilmez çünkü zaten hepsini unutuyoruz. Öyle bir eğitim sistemi geliştirilmeli ki öğrenciler sorumluluk almalı, karar verebilmeli, tercih yapabilmeli, insanları ikna edebilmeli.
Eğer hala çocuklara "okulda iyi davranır ve yüksek not alırlarsa her zaman iyi yaşarlar" mesajını vermeye devam edersek çok ciddi hatalar yaparız. Bu nedenle çok da akıllı olmayan insanlar konusunda endişelerim var çünkü bu insanlar ne yapacaklar? Her zaman yaptıkları işleri yapacaklar, marketlerde kasada oturacaklar ya da hamburger satacaklar diyebilirsiniz ama yakın zamanda bu insanlara zaten ihtiyaç olmayacak ki. Tüm bunlar otomatik olarak yapılacak.