Tüm sorularımı en baştan sordum, sizi yormamak için
Bu sabah gelirken yine radyo dinliyorum. Geveze bahsetti, rakı adabından.
Rakıya buz koyulmaması gerektiğini (anason ve diğer maddenin donma nedeni ile kristalleşip ayrışarak rakının tadını değiştirmesi/acılaştırması ve rakı içindeki buzun zaman içinde sulanması ile rakı tadınınn sürekli değiştirmesinedeni ile), rakınınn aslında küçük bardaklarda susuz içildiğini, sonradan limonata bardaklarında su ile içme alışkanlığının geliştiğini, rakının mutlaka soğuk içilmesi getrektiğini ama bunu buz koyma sureti ile değil rakı şişesi soğutularak, hatta bardakların da soğutulabileceği şeklinde söyledi. Ha bir de rakının mutlaka meze ile ve yavaş yavaş içilmesi gerektiğini...
Rakı içerken neden kadeh tokuşturulduğunu ise şöyle bağladı. Rakı tüm duyulara hitap edermiş. Tat alma, göz teması, bardağa dokunma ve ses... Ses için de kadeh tokuşturulurmuş.
Ve tabii en önemli özellik; kararı kadar içmek. Bir de Ömer Hayyam la bağladı ama tamamını hatırlayamıyorum.
.... Kendini bileceksin,
Meyhaneye öyle gireceksin, .... le devam etti.
Yani biraz rakı kültürü verdi. Ben de içki olarak rakıyı çok severim ve susuz içerim ama çok da içmem. Yani rakı ile hiç sarhoş olmadım.
Kırmızı şarap ve konyak da diğer favori içkilerimdir. Sarhoşluğum pek keyifli olmaz. Sızarım/uyurum. Ama neşeli sarhoşlar çok hoşuma gider. Daha fazlasını sevmem. Doğumlar beniö içki zevkimi biraz köreltti galiba. Eskisi kadar içemez oldum. Ama yine de ara sıra severim. Hele de sevdiğim insanlar yanımdaysa...