2. Sayfa - Toplam 11 Sayfa var BirinciBirinci 1234 ... SonuncuSonuncu
Toplam 106 sonuçtan 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.
  1. #11

    Manisa...

    İşte Manisa hakkında kısa bilgiler...

    Manisa ve yöresi , M.Ö III.bin yılda yerleşime sahne olmuş , bir çok kavim ve devletin egemenliğinde kalmıştır.Buraya Hititler,Akarlar,Frikyalılar,Lidyalılar,Persler,Ma kedonyalılar,Bergama Krallığı Romalılar ve Bizanslılar hakim olmuştur.
    1313 yılında Saruhanoğulları Manisa'yı Bizanslılardan alarak Türk egemenliğini başlatmıştır.1410'da Osmanlı yönetimine geçen Manisa,1437 - 1595 tarihleri arasında Şehzadeler tarafından yönetilmiştir.Ünlü Osmanlı Padişahlarından Fatih,babası II.Murat ,Kanunui Sultan Süleyman,III Murat,III Mehmet bunların arasındadır.
    Osmanlıların Şehzade sancağı olan Manisa , tarihinin en görkemli dönemini Türk yönetiminde yaşamıştır.Şehzadeler yöreye birbirinden güzel eserler kazandırmışlardır.
    26 Mayıs 1919 yılında Yunan işgaline uğrayan Manisa'mızı,Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Kahraman Ordumuz 8 Eylül 1922'te kurtarmıştır.Böylece Manisa Türkiye Cumhuriyeti Yönetimindeki bugünkü seçkin yerini almıştır.

    Kehribar Güzeli Üzümün Vatanı
    MANİSA

    İlk çağların ünlü şairi Homeros'un destanlarına göre, Truva savaşlarına katılan Magnetler, savaştan sonra, Batı Anadolu'ya gelir. Siplos Dağları'nın eteklerindeki Gediz vadisinde bir şehir kurarak buraya "Magnesia" adını verirler. Bu isim, sonradan Manisa olur.

    Bazıları da, Manisa çevresindeki dağlarda mıknatıslı demir madenlerinin bulunduğu, Manisa adının da mıknatıstan geldiğini söylerler.

    Daha başka söylentiler de vardır. Manisa ve çevresi efsanelerin, hikayelerin kayalarda, ırmaklarda, dile geldiği bir bölgedir. Meselâ Manisa'nın kuzeyindeki Siplos Dağı'nda, acı çekmiş yaşlı bir anaya benzeyen kaya parçası, bir zamanların ünlü Kralı Tantanos'un kızı, güzel Niobe'nin heykeli olarak bilinirdi. Mitolojiye göre Lidya Kralı Tantanos'un kızı Niobe, birbirinden güzel yedi kız, yedi oğlan doğurmuş., ilâhlar, bu çocukları kıskandıkları için, onları, analarının gözleri önünde öldürmüşler. Bu acıya dayanamayan bedbaht ana, Jüpiter'e yalvarmış. O da Niobe'yi taş yapmış. Oturan ve başı önünde ağlayan bir kadın biçimindeki bu kayanın tepesinden sızan suların Nioben'in gözyaşları olduğu söylenir. Bu göz yaşları ırmak olmuş, üzüm çubuklarını sulamış, Manisa'nın kehribara benzer sarı sarı üzümleri bu çubuklardan suyu almış.

    Saba Melikesi Belkıs'ın Gerdanlığı

    Aslında Manisa'nın salkım salkım, kokulu ve gevrek üzümlerinin başka bir efsanesi var. Saba Melikesi Belkıs Sultan, İzmir'in Kadife Kale'sinde yazlık sarayını kurduğu zaman, Manisa çevresinde bir geziye çıkmış. Bir koruluktan geçerken boynundaki gerdanlık bir çalıya takılmış, taneleri her yöne saçılmış. Neden sonra olayın farkına varan Belkıs Sultan, yemyeşil vadilere seslenmiş:

    - Gerdanlığımı bulun. Yoksa yeşilliklerinizi kurutur, her tarafı çöle çeviririm.

    Vadiler, asma dallarıyla donanmış. Belkıs Sultan'ın gerdanlığı salkım salkım üzüm olmuş...

    Üzüm üzerine daha pek çok efsane söylenir. Ne var ki, Manisa'nın üzümlerine doyum olmaz. Üzümün vatanı Manisa'dır, derler.

    İlk çağlarda çeşitli uygarlıklara sahne olan Manisa, on birinci yüzyıldan sonra, Selçuklu devletinin elinde bir sınır şehridir. İzmir fatihi Çaka Bey, Manisa Kalesini de alır. Ardından Haçlı Seferleri başlar. Manisa yine el değiştirir. Derken Selçuklu devleti yıkılır. Uç beyi Saruhan, 1313 yılında Manisa'yı fethederek, kurduğu Saruhanoğulları Beyliğinin merkezi yapar. Yüz yıl bu beyliğin merkezi olan Manisa, büyür, Ege'nin gözde şehirlerinden biri olur. Sonunda, Çelebi Mehmet, onu, Osmanlı Devletinin sınırları içine alır. Manisa'ya bundan sonra "Şehzadeler Şehri" derler. Padişahlığa aday, bir çok şehzade, Manisa'da valilik yaparlar. Bunlar arasında Fatih Sultan Mehmet de vardır. Genç Fatih, şehzadeliğinin en güzel yıllarını, Sancak Beyi olarak Manisa'da geçirir. Babası İkinci Murat'ın ölüm haberini Manisa'da alır, Manisa'dan Edirne'ye hareketle Osmanlı tahtına oturur.

    Manisa, Osmanlı devrinin en güzel mimari eserleriyle süslenir. Bunlardan biri de Mesir şenliklerinin yapıldığı Sultan Camii külliyesidir.

    Dört Yüz Yıllık Şifalı Mesir Macunu

    Yavuz Sultan Selim'in karısı ve Kanunî Sultan Süleyman'ın annesi Ayşe Hafsa Sultan, 1522 yılında Manisa'da Sultan Camii adıyla büyük bir cami yaptırır. Caminin çevresini de okul, imaret, hamam, akıl hastanesi gibi hayır eserleriyle donatır. O zaman timarhane denilen akıl hastanesinin başına, devrin tanınmış bilgin ve doktorlarından Şeyh Merkez Efendi'yi getirir. Asıl adı Muslihiddin Musa olan Merkez Efendi, aynı zamanda gönül sahibi, erenlerden olgun bir kişidir. Hastanedeki delileri, müzikle, şiirle tedaviye çalışır, hastanesinde bir saz ekibi kurdurur. Bir gün, Ayşe Hafsa Sultan ağır bir hastalığa yakalanır. Hiçbir hekim derdine çare bulamaz. Devrin bilginlerinden Sümbül Efendi'ye baş vururlar. Sümbül Efendi:

    - Manisa'da hekim Muslihiddin Musa bilir ancak... Ona danışın, der.

    Gelirler Manisa'ya. Doğruca timarhaneye giderler. Bir de ne görsünler... Hekim Muslihiddin Musa avlusuna toplamış delileri, koca taş dibekte, baharat döğdürür. Selam verip beklerler. Merkez Efendi, döğülen baharatı alır, balla, şekerle kaynatarak macun yapar. Hastane kapısında bekleşen hastalara teker teker dağıtır. Artanını da İstanbul'dan gelen konuklara verir:

    - Alınız, bu macunları, tiz saraya götürünüz, Valide Sultan'a yedirirseniz bir şeyciği kalmaz.

    Gerçekten de Ayşe Hafsa Sultan, macunları yedikten sonra, şifa bulur. Derdinden kurtulur, Merkez Efendi'yi de İstanbul'a çağırır.

    O gün bugündür, bu şifalı macunlara "Mesir Macunu" denir. İçerisinde, karanfilden, zencefilden, karabiberden, tarçından tutun da sinamekiye kadar 41 çeşit baharın bulunduğu bu macunlar ince kağıtlara sarılarak halka dağıtılır. İstek çok olunca, bunun yılın belirli bir ayında Sultan Camii minarelerinden atılması gelenek halini alır. Her yıl Manisa'da, nisan ayının son haftasında yapılan Mesir şenliklerinde bu geleneğe uyularak, macunlar hazırlatılır ve minarelerden atılır. Binlerce insanın kapıştığı bu macunların her derde deva olduğu inancı, bugün de halk arasında yaygındır.

    Telli - Duvaklı 7 Kızlar Türbesi

    Bir inanç da, "Yedi Kızlar" türbesi üzerinde toplanır. Manisa'nın Dere mahallesindeki Yedi Kızlar türbesinde, birbirinden güzel yedi kız kardeşin gömülü olduğu söylenir. Çeyiz yapamadıkları için evlenemeyen genç kızlara çeyiz işleyen, yaşantılarını bu hayır işine adayan yedi kıza Manisalılar bir türbe yaptırmışlar, evlenememiş genç kızların adak yeri saymışlardır. Çoğu zaman Yedi Kızlar Türbesi'nin telli duvaklarla süslendiği görülür.

    Manisa'yı, gerçek tarihi içinde yaşayabilmek için Manisa Arkeoloji Müzesini görmek gerek. Muradiye külliyesinde kurulan müze, Manisa'yı devir devir dile getirmekte, Manisa ve çevresinin kültürü, ilk çağlardan günümüze, gözlerimizin önüne serilmektedir. Klasik devir heykelleri, seramik eşyaları, cam eserleri, Saruhan ve Osmanlı devirlerinin çok zengin etnoğrafyası Manisa'nın geçmişte canlı bir sanat yaşantısı sürdüğünü gösterir.

    Manisa, tarihiyle, efsaneleri ve hikayeleriyle, zengin ve renkli folkloruyla, araştırılmaya, okunmaya değer koca bir cilttir. Manisa, bundan sonra başlar.


    15 İlçesi vardır. Ekonomi tarıma dayalı olsada son yıllarda sanayileşme yönünde büyük atılımlar yapılmıştır. (VESTEL vb.) Tarım konusunda Türkiye'nin liderlerindendir. Üzüm, pamuk, zeytin gibi ürünlerle Türkiye ekonomisine büyük katkıları vardır. Türkiye'nin en fazla çekirdeksiz üzüm üretilen merkezidir. Şehirde eski ve yeni içiçedir. Birçok tarihi eser bulunmaktadır. Bugüne kadar gördüğüm şehirlerin içinde parkları en fazla olan kent Manisa'ydı.

    Manisa'nın tarihinden ve yeni fotoğraflarından birkaç örnek...












  2. #12
    Üyelik Tarihi
    30 Temmuz 2004
    Bulunduğu Yer
    İstanbul
    Mesaj
    11.376
    Blog Girişleri
    1

    Re: Yurt içindeki dostlarımızın gözüyle :))

    Eskişehir'i çok beğendim sağol, ilk fırsatta geleceğim.
    Zaten en güzel yapılaşömalardan birisinin orada olduğunu duymuştum daha önce.

  3. #13
    Üyelik Tarihi
    30 Temmuz 2004
    Bulunduğu Yer
    İstanbul
    Mesaj
    11.376
    Blog Girişleri
    1

    Re: Manisa...

    ALİ BEY BU FOTOĞRAFLARDAN SONRA SANIRIM ESKİŞEHİRDEN SONRA MANİSAYA'DA GELİYORUM.

  4. #14

    Re: Manisa...

    Bekleriz... Daha ekleyecek çok fotoğraf var ama yer sorunu???

  5. #15
    Üyelik Tarihi
    21 Mart 2003
    Bulunduğu Yer
    Gündüz Avrupa - Gece Asya
    Mesaj
    18.319

    çocukluğumun geçtiği İst/Samatya

    Eski ismi samatya yeni ismi Koca Mustafa Paşa....
    Hani şu ikinci Bahar dizisinin çekildiği yer...
    25 yılım o sokaklarda geçti.

    samatya ismi rumca psmathya gibi bir isimden gelyor. Daha sonra duyulan şekli ile samatya olmuş.

    Ermeni, rum komşularımız vardı. Dolayısıyla ermeni ilkokulu, kliselerle dolu bir yer.....
    Bir kaç kültür bir arada.....

    Samatyanın en güzel tarafı deniz kenarında olmasıdır. Özellikle yaz mevsiminde gece 12.00 de bile hareket vardır....

    Oturanlar genelde eskii 25-30 yıllık ikamet edenlerdir....

    Samatya denince ünlü "Develi Restaurant" gelir. Eğer İstanbulda yaşıyor ve hala gitmediyseniz. Muhakkak gidin. Yada telefon açın ben götüreyim sizi

    Samatyayı samatya yapan Balıkçı pazarıdır. Her türlü taze balık,midye günün 24 saat'i bulabilirsiniz....

    Eee bir de Samatyaya komşu Yedikule vardır. Tarihi Yedikule surları. Genç Osmanın boğulduğu yer..... Şu aralar Yedikule konserleri düzenleniyor....

    Samatya eskiden İstanbulun parisi imiş.....

    Şimdi ise benim için tarihi evler, Develi rest. bir de annem ve babam var.....

    Aileme gittiğimde kızıma muhakkak samatyadan balık alırım.

    Aklıma gelenler bu kadar.....




  6. #16
    Üyelik Tarihi
    18 Haziran 2003
    Bulunduğu Yer
    Türkiye İstanbul Erenköy
    Mesaj
    2.206

    Ayşe

    10 sene bir gece konaklamak zorunda kaldığımız geceyi ve Ankara'ya trenle gidişlerinde uğradığımız tren garını saymazsak hiç görmediğim bir şehir. Fotoğraflarını görünce güneye ya da egeye tatile giderken mutlaka uğrayacağım bir şehir oldu Eskişehir.

    Fotoğraflar için teşekkürler,

  7. Re: Yurt içindeki dostlarımızın gözüyle :))

    çok hoşsun cemileeee,

    sana şimdi ben anadolu yakasında nereyi anlatsammm,
    3 senedir acıbademdeyim burayı anlatayım bari,


    burada insan ilişkileri çok güzel,komşularım eğitimli kibar insanlar.
    alışveriş merkezleri yakın,evler düzenli site içinde.
    diğer semtlere göre biraz pahalı,üsküdara inmek lazım.
    bilfen kolejı yanımızda olduğu için tarfik berbattt
    yanlız park sorunumuz yok yeşil güzel civarda 3 tane parkımız var.
    birde öğretmenler evi varki yazın ben ordan çıkmam.hababam sınıfı vardırya eski filmler hepsi orada çekilmiş.en az 100yıllık ağaçlar arasında otur çayını kahveni iç kitabını okuu...hatta abartıp akşam yemeklerinide orda ye..

    kötü yönlri mi?
    burası varya burasıı,her hafta biryer soyulur!
    evler site, güvenlik görevlileri olduğu halde!
    arabalar çalınır...


    aklıma geldikçe eklerim...

  8. #18
    Üyelik Tarihi
    31 Ocak 2003
    Bulunduğu Yer
    türkiye/istanbul
    Mesaj
    8.322

    ayşe..

    ben eskişehir liyim.. daha doğrusu annem babam öyle, birçok akrabamız orda.. geçen amcalarımdan biri eskişehir'in türkiye nin en yaşanılabilir kenti seçildiğini söyledi.. hoş birşey.. severim ben de eskişehir'i..
    bu arada gelince görüşelim mutlaka..

  9. #19

    Re: Manisa...

    Manisa olur da Manisa Tarzanı olmaz mı? İşte size Manisa'nın doğal hayatının korunmasında çok emeği geçmiş olan Ahmet Bedevi...





    “Manisa Tarzanı” adıyla yaygın bir üne kavuşan Ahmeddin Carlak 1899 yılında Bağdat’a yaklaşık 100 km. uzaklıktaki Samara/Samarra kentinde (ırak) doğdu.

    Birinci Dünya Savaşına, ardından da Türk Ulusal Bağımsızlık Savaşı’na bir nefer olarak katıldı. Bu savaşta gösterdiği yararlılıktan dolayı Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası ile onurlandırıldı.

    Cumhuriyet Dönemi başlarında Manisa’ya geldi; kimsesiz ve yoksuldu. Manisa Belediyesine girdi; ne iş verildiyse yaptı. 1 Haziran 1933 tarihinde 30 lira aylıkla Bahçıvan Yardımcısı oldu. Hep bu görevde kaldı.

    Manisa’yı yeniden yeşillendirmek için var gücüyle çalıştı. Ağaç dikip yetiştirmeyi kutsal bir görev olarak algıladı. Dürüstlüğü, çalışkan olmayı her şeyin üstünde tuttu. Yaz kış sadece siyah bir şortla ve ayağında lastik bir pabuçla kentin sokaklarında, görkemli Sipil dağında dolaştı. Saç ve sakalını da uzatarak kişiliğine yaraşır bir görünümle Manisalıların biricik sevgilisi oldu. Her öğle vaktinde Topkale’deki topu ateşleyerek, günün o saatini duyurmayı bir görev saydı. Bundan dolayı kendisine “Topçu Hacı” diyenler bile oldu.

    Manisalı kızlara, kente gelen sanatçılara çiçek sunan ilk oydu. Sipil dağına çadır kuran Yörüklerin kızlarına boncuk armağan etmeyi; çocuklara akide şekeri dağıtmayı; kimi yoksullara gizlice para yardımında bulunmayı da hiç ihmal etmedi.

    Bir spor adamıydı; yaşamıyla gençlere örnek olmuştu. Manisa Dağcılık Kulübü üyesi genç arkadaşlarıyla Ağrı, Cilo, Demirkazık, dağlarına tırmandı. Gittiği her yerde büyük ilgi gördü. Manisa Dışında başka bir yerde yaşamayı hiç düşünmedi. Sinema tutkunuydu. Yeniliklere açıktı; okumayı severdi, elinden gazete dergi düşmezdi.

    Sipil dağında, Topkale’deki kulübesinde yalnız yaşadı; ne yatağı, ne yorganı vardı. Üzerine gazete serdiği tahta divanda yatıp kalktı. Yaz kış soğuk suyla yıkanırdı. Saç ve sakalını özenle tarar, kendi eliyle çiçeklerden yaptığı güzel kokular sürer, ulusal bayramlara göğsüne bağladığı palmiye yaprağı üzerine İstiklal Madalyasını takarak katılırdı. Bundan büyük bir gurur ve sevinç duyardı.

    Dede Niyazi’nin lokantasının bir köşesinde yemeğini yer, bunun karşılığında lokantaya tenekeyle su taşırdı. Hiç kimseye borçlu kalmak istemezdi. Kendisine güvenen bir insandı. “Bulaşıcı bir duygu” olan kaygıya hiçbir zaman katılmadı. Güçlü bir insanda aranan özellikleri taşıyordu. Efsanevi yaşamıyla hep ilgi odağı oldu. Özgür bir yurttaş olarak yaşamayı temel ilke saydı. Yaşama etkin bir biçimde katıldı. Mal, mülk, servet ve makam sahibi olmak aklının ucundan bile geçmedi. Kent sevgisiyle, kent adına çalıştı. Adı Manisa ile özdeşleşti.

    Manisa Tarzanı 31 Mayıs 1963 tarihinde gözlerini yaşama yumdu. Görkemli bir cenaze töreniyle çok sevdiği Manisa’da toprağa verildi.

    Manisa Tarzanı doğa ve ağaç sevgisinin simgesi, çevreciliğin önderi iz bıraktı. Bir çok gazeteci yazar ondan söz etti. Anısına kitaplar, makaleler, şiirler yazıldı; Manisa’ya anıtları dikildi; filmi çevrildi. Manisa O’nu unutmadı, unutmayacak.



  10. #20

    HİLAL.

    SİNOP bence harika bir doğa şehri , ilçeleride keza öyle .
    gitmeni görmeni tavsiye ederim.
    4 senem SİNOP - AYANCIKTA geçti,1988-1992,TÜRKELİ adını cok duydum ama gitmedim,Sinobun büyük ilçelerindendi.arkadaşlarım vardı oradan.
    [size=medium]SİNOP VE AYANCIK[/size]

    Cennetin dünyadaki yeri desem az dememiş olurum herhalde,
    İlk 1988 yılında gittim bu cennet mekanına,şehre girdiğimiz gün bir yağmur vardı ki anlatamam,bardaktan boşalırcasına demek az gelir herhalde.
    ama koku yokmu , insanın kanına işliyor,toprak,yeşil bu kadar mı güzel kokar diyor insan.

    Sinop cezaevi ile meşhurdur , denize paralel ve kaçılması imkansız bir cezaevi , tabi şu anda kullanılmıyormuş,görseniz devhane bir şey, ama bir cezaevi neden denize paralel yapılır ki?



    [size=small]Cezaevi 06 Aralık 1997 tarihinde boşaltılmış ve 02 Ağustos 1999 tarihinde Kültür Bakanlığı'na tahsis edilmiştir.[/size]





    Sinop kücük bir şehir , çarşısıyani merkezi tek bir bölgede
    yol boyunca deniz görürsünüz,yeşillik görürsünüz.
    hani derler ya yeşil,mavi ve kahverengiyi bir arada gördünmü diye.işte burası öyle bir güzel.
    koca bir iskelesi vardır.gemiler buraya dizi dizi sıralanırlar,ben en büyük gemileri burada gördüm o yaşta.
    balık yani kamsisi o kadar lezzetlidir ki,canlı canlı,hakikatli taze balık yani.
    zaten hafta sonu , akşam üzeri bir cok insan görürsünüz yol boyunca,hepsinin elinde ya olta yada basit bir misina.
    ha birde küçük kova tabiki
    işte ayancıkta bu küçük şehrin küçük bir ilçesi.





    ben bu ilçede geçirdim genckızlığa ilk adımlarımı.o zamanlar ayancık festivalleri , deniz şenlikleri olurdu.
    festival eylül ayı gibi , deniz şenlikleri temmuz ayında olurdu.
    festivalde ; panayır kurulurdu , sıra sıra cadırlar , insanlar buradan tüm ihtiyaçlarını karşılardı ,özellikle okul ihitiyaçları, çünkü cok ucuz olurdu ve ne işstersen vardı.giyim , ev , kırtasiye ........hatta panayır bizim oturdugumuz evin önünden başlar çayın oldugu yere kadar sıra sıra uzar giderdi.15 gün sürer ve her ilden insanlar gelir sergilerini açardı.
    bu güne özel luna park kurulurdu.
    azmı bindim ,çarpışan otoya , salıncağa
    pazarıda hemen ayancık cayının kıyısına kurulurdu , ve hiçbir yerde bu kadar taze yeşillikleri , bu kadar güzel kokanını görmemişsinizdir.tabiki ucuzunuda.

    ayancık lisesi meşhurdur buranın , benim okudugum ortaokul ve lisenin ilk iki senesi aynı binadaydı yani.hani her şehirde meşhur bir lise vardır ya buranında ayancık lisesiydi.

    iklimi yumaşaktır ayancığın ve sinopun.gerci karadenizin hepsi aynı.genelde bol yagmurumuz vardır.
    yazları gece dolasılan mekanımız iskelenin oldugu yerdir,cay bahceleri oradadır ve insanlar gec saatlere kadar denize nazır muhabbet eder cay içerler,balık tutarlar,denize girerler.
    ama denizine güven olmaz buranın, yani hep hışımlıdır nedense , kızmıştır birşeylere.veya birden kızar ve coşar.
    bakarsınız sakin süt liman bir deniz oh dersiniz içinizden , ama 2 saniye içinde öyle bir coşar ki şaşar kalırsınız.
    ama yumuşaktır o kızgınlığı bile, zarar vermez sende ona kızmazsan.bileklerinize gelen bir su aniden derinleşir bu zamanlarada.ufak ufak girdaplarımızda vardır tabiki.

    korkutmaz ama insanı.dedim ya yumuşak yumuşak kızar sana.
    hani deniz şenliklerinden bahsetmiştim ya işte o şenlikler yağmurda yagsa yapılır.en güzel oyunuda yaglı direk üstünde
    yürümek.izlerken gülmekten kasıklarınız agrır.
    hani bildiğimiz elektrik diregi(tahta olan)iskeleye biraz uzam ve paralel olarak konulur ve kendine güvenen bu direk boyunca yürümeye çalışır.yürürse hediyesini alır.yürüyemezse kendini sularda bulur.
    denizi pis değildir , hemde hiç .......dibini görürsünüz yukarıdan baktıgınızda , ama deniz anamızın meşhur oldugunu söylemeden geçmek istemem.
    yürüyüş için dağlara tırmanırsınız,ama boş boş değil çünkü yol boyunca o kadar güzel şeyler görürsünüz ki,mesela dağ çileği,böğürtlen,elmalar,armutlar,yıllanmış cınarlar.......
    en son insanlarından bahsedeyim.
    veya size sadece karadeniz insanı desem.yani candan,sıcak,misafir gittiğinizde ne yapacağını şaşıran.o muhtesem insanlarıdır en güzel özelliği.

    gitmeye görmeye değer derim.keşfedilmemiş turistik bir cennet orası.zaten giden de anlar bunu.....



    buralarıda çamurcu plajımız , askeri ve sivil kampı yan yana , biz hep sivil kampa kaçardık , daha zevkliydi çünkü orası.


    buda meşhur süs trenimiz, iskelenin orada duruyordu ama artık kaldırmışlar.ne güzel bir görüntü verirdi.

Benzer Konular

  1. YURTDIŞINDAKİ DOSTLARIMIZIN GÖZÜYLE... hala ekleme yapabilirsiniz
    Konuyu Açan: Bizanslı, Forum: Mühim Konular.
    Cevap: 238
    Son Mesaj: 19 Ağustos 2010, 09:16
  2. yurt içindemi yurt dışındamı okumalı
    Konuyu Açan: ameno66, Forum: Üniversite adayları.
    Cevap: 16
    Son Mesaj: 30 Aralık 2009, 02:38
  3. Yurt Icindekilerin Gozuyle Yurt Disi
    Konuyu Açan: Prenses, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 24
    Son Mesaj: 17 Mart 2005, 11:48
  4. YURTDIŞINDAKİ DOSTLARIMIZIN GÖZÜYLE....
    Konuyu Açan: derya_lount, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 0
    Son Mesaj: 27 Nisan 2004, 17:50

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Dosya Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
 
 

Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.