Artık aile terbiyemiz modernleşti. Eskisi hiç matah değildi ama, genç ana-babalar şu anda işin şeyini çıkarmakla meşguller.
Eskiden çocukların hiçbir hakkı yoktu. Ağızlarını açamazlardı. "Sus, sen bilmezsin!", "Sus, büyüklerin yanında konuşulmaz!", vesaire. Sonuçta çocuk pısırık, insan içinde konuşamaz yetişirdi. Şimdi iş tersine döndü. Büyükler küçüklerin yanında konuşamıyor.
İkisi de arkadaşım bir ana-baba var, çocukları misafirin yanında ne kadar bilgiç olduklarını hiçbir misafire (gece yarısı izin alıp kalkana kadar!) bir saniye söz hakkı tanımamak şartıyla sergiledikleri zaman, lafı ustaca ortak konulara çevirecek yerde hayran hayran ağzının içine bakıyorlar veledin ve velet de okulda arkadaşlarıyla yaptığı geyik muhabbetini bire bin katarak bütün gece kemal-i âfiyetle anlatıyor da anlatıyor.
Bir arkadaşım var, kızı geçenlerde kendisine herkesin içinde bir yemekte "Kapa çeneni!" dedi, annesi de çenesini kapadı, üstelik "Pardon" dedi. Bu kız, yine bir misafirlikte, annesi kendisine bişey sorduğunda, "Sana açıklamak zorunda değilim" dedi ve yine dediği yanına kâr kaldı.
Hadi bunlar benim alıştığım çevreden. Geçen gün doğu illerimizden birine gittik. Üç yaşındaki oğlan çocuğu biz kebapçıya inerken arabada kalacağım diye tutturdu. Ana-babası çıkartamadılar. Üstüne üstelik bir de anahtarı aldırmadı. "Yahu, kazara arabayı çalıştırabilir" dediğimizde annesi "Vermez ki..." dedi.
Bir başka arkadaşım var, onu unutuyordum, çocuğu "Ben bu yemeği istemem!" dediği zaman yediremiyor ve çocuk bunu köfte-pilav dışındakiler için tekrarlıyor. Sonuç mu ne oluyor, daha aklı başında biri olan babası bu anne evde yokken yedirdiği zaman oturup yiyor. Dahası, çok disiplinli bir yer olan yuvaya gitmek için çocuk çırpınıyor ve uyanır uyanmaz fırlayıp oraya gidiyor. Bunun bir anlamı olmalı.
* * *
Eski terbiyenin çocuk üzerindeki olumsuz etkilerini kendimizden biliyoruz; tartışmaya bile gerek yok. Ama bu "yeni" (ve fevkalade yaygın) terbiyenin de terbiye olmadığı açık. Çocuklara yazık oluyor.
Bu "yeni ana-babalar" galiba üç sınıfa ayrılıyor. Birincisi, "Ah, yapamıyorum bi türlü!"cüler. Bunlar zavallı. İkincisi, "Kim uğraşacak?"cılar. Bunlar on beş gün kadar uğraşıp çocuğa bibloların ellenmeyeceğini öğretmek yerine, hepsini on beş dakikada toplayıp kurtulmayı marifet sayanlar; çocuk yetiştirecek sabırları yok. Üçüncü sınıf ise, "Şahsiyeti gelişir"ciler. Bunlar ukalâ dümbeleği. Bunlara göre, çocuğa hiçbir yasak koymazsan bu çocuk için çok iyi olur. Oysa pedagoglar "Çocuğu büyük yatağa yatırmayın, elini kolunu sağa sola atınca yatağının sınırlarına dokunsun, sınırlarını bilsin, sınırını bilmeyen çocuk mutsuz olur" diyorlar. Aynen böyle düşünüyorum. Çocuk için, sevgi dolu bir disiplinden daha mutlu edici bişey düşünemiyorum.
ALINTI( GÜZEL TESPİT )