Oyuncu Kim Basinger'dan Cher'e, Michael Jackson'dan Barbra Streisand'a, ünlü manken Naomi Campbell'dan beyazperdenin başarılı aktörü Nicholas Cage'e kadar pek çok ünlünün de sorunu olan panik atak, tüm dünyada giderek artan bir psikolojik sendrom olarak dikkat çekiyor.

Amerika Birleşik Devletleri'nde her beş kişiden biri panik atak geçirirken, Türkiye'de ise her yüz kişiden dördü tedavi gerektirecek düzeyde panik atak sorunu ile karşı karşıya. Uzmanlara göre, her yüz kişiden onu ise panik atak için sırada bekliyor. Kısaca 'endişe ve kaygı nöbeti' olarak tanımlanan panik atak, hiçbir şey yokken, aniden ortaya çıkabiliyor. 18-25 yaş arasında görülen panik atak, 30 ve 40'lı yaşlarda ise daha ciddi biçimde kendini gösterebiliyor. En fazla 30 dakika süren nöbetler sonunda hastanın yaşam kalitesi düştüğü gibi, sürekli başına kötü bir şey geleceği kaygısı ile yalnız kalamamak, dışarı çıkamamak gibi olumsuzluklar yaşayabiliyor. Tedavisi mümkün olan panik atakta en önemli nokta ise hastanın hastalığını nasıl kontrol altına alabileceğini öğrenmesi.

KABUS GİBİ
Panik Atak Dostları Derneği (PANDOST) internet sitesinde yer alan bilgilere göre, panik atak fiziksel belirtilerle seyreden bir psikolojik sendrom olarak basitçe tarif edilebilmesine karşın, hastaların yaşadıkları hiç basit görünmüyor. Kimilerine göre hissedilenlerin tarifi mümkün değil. Çok şiddetli ve sarsıcı olarak yaşanan kalp atımı, beyinde uğultu, basınç, tansiyon çok yükselmiş hissi, giderek benliği saran ölüm korkusu, nefes düzensizliği ile başlayan nöbetler sırasında hasta sonunun geldiğini düşünmeye başlarken, aslında hissedilenler çoğu kez korkulan bir hastalığın belirtisi olarak tanımlanıyor. PANDOST sitesinde, pek çok hastaya yaşadıklarının psikolojik kökenli olduğunu anlatmanın zorluğundan sözedilirken, nöbet sırasında yaşananların ise adeta bir kabus olduğu ve hastayı çaresiz bıraktığı belirtiliyor. Pek çok hastanın nöbet sırasında yaşadıkları nedeniyle acil serviselere koştuğu, kardiyologlara başvurduğu ancak akla bir psikiyatriste gitmenin gelmediği vurgulanıyor.

YAŞAM KALİTESİ DÜŞÜYOR
Bilgilere göre, nöbetler ya da ataklar gelmeye devam ettikçe, hastalarda iki temel belirti daha ortaya çıkıyor. Bunlardan birincisi beklenti anksiyetesi denen bu atakların tekrarlayacağı korkusu. Hastaların beyni 'ya bunu tekrar geçirirsem' korkusuyla çok fazla meşgul olabilirken, bu durum hastayı depresyona sürükleyebiliyor. Ikinci temel belirti de kaçınmalar. Bu nöbetler yaşandıkça kişi bazı ortam ve durumlarda bulunmaktan kaçınıyor. Örneğin çarpıntısı olacağı korkusuyla spor yapmaktan, havasız kalacağı korkusuyla kapalı ortamlardan, herkesin içinde düşüp bayılabileceği korkusu ile kalabalık ortamlarda bulunmaktan, asansörlerden, toplu taşama araçlarından, toplantılardan kaçınmaya başlıyor. Kaçınmanın bir diğer görünümü de yalnız kalamamaya başlamak. Hasta başına bir şey geleceği korkusu ile hep yanında birini bulundurmaya başlıyor. Bazı hastalar evden çıkamaz hale gelebilyor.

FİZİKSEL BELİRTİLER
Panik atakta görülebilen fiziksel belirtilerden bazıları mideye bir şey çöküyor hissi, avuç içlerinde terleme, her tarafta sıcaklık hissetmek, hızlı ve şiddetli kalp atışları, ellerde titreme, diz ve bacaklarda güçsüzlük veya esneklik, titreme duygusu, ağız kuruluğu, boğazda yumruk hissi, göğüste basınç, hızlı nefes alıp verme, bulantı, ishal, baş dönmesi, sersemlik, göz kararması, gerçek dışılık hissi (rüyada gibi), açık olarak (net olarak) düşünememek, bulanık görme, kısmen felce uğramışlık duygusu, ayrılma ya da hayal gibi hareket etme duygusu, çarpıntılar veya düzensiz kalp atışları, ellerde, ayaklarda ve yüzde karıncalanma, göğüs ağrısı, bayılma hissi, midede titreme heyecan, soğuk ve ıslak eller.

KORKU VE NEGATİF DÜŞÜNCELER
Kaygı ve gerilimin hakim olduğu panik atak nöbeti sırasında genellikle fiziksel belirtilere, korkular ya da negatif düşünceler de eşlik edebiliyor. Ölmek üzereyim, kalp krizi geçiriyorum, aklımı yitirmek üzereyim, kendimden geçmek üzereyim, tıkanmadan öleceğim, nefes almam mümkün olmayacak, inme inecek, felç olabilirim, kontrolümü kaybediyorum, tansiyonum çok yükseldi ve beyin kanaması geçirmek üzereyim gibi olumsuz düşüncelerle yaşanan nöbet daha büyük bir kabusa dönüşebiliyor.

TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Panik atak sadece psikiyatristlerin tedavi etmesi gereken bir hastalık olarak tanımlanırken, tedavinin bir çok yöntemin kombine uygulanması ile daha çabuk sonuç verdiği vurgulanıyor. Tedavide asıl amaç, hastanın hastalığı hakkında bilinçlendirilmesi. Hastanın panik atağı iyi tanıması, tedaviden kaçınmaması ve tedavi için doğru adresi bulması ile 4 ile 6 ay arasında iyileşme şansı yüzde 95 olarak belirtiliyor. Psikoterapi, ilaç kullanımı, nefes egzersizleri, spor ve egzersiz ve üstüne gitme teknikleri ile hastalar yaşadıklarına inanamadıkları bu hastalıktan rahatlıkla kurtulabiliyor.