Toplam 6 sonuçtan 1 ile 6 arasındakiler gösteriliyor.
  1. #1
    Üyelik Tarihi
    01 Şubat 2004
    Bulunduğu Yer
    Kuzey elleri
    Mesaj
    29.167

    KADIN BU DÜZENDE KILIÇ KUŞANMALI!

    [size=large]Kadın bu düzende kılıç kuşanmalı [/size]

    [size=small]Silvia Moro ve Pippa Bacca, Türkiye'deki sanat ortamının ilericiliğine güven duyarak İstanbul'a geldi. Türkiyeli kadın sanatçıların yarattığı ortak bellek belki güven verici, ama ne yazık ki İstanbul'u aşıp Türkiye'ye yayılabilmiş değil.[/size]



    [size=large]BERAL MADRA [/size]

    Bu yazıya iki hafta önce iki genç kadının annelerinin kafalarını keserek öldürmeleri, Türkiye'de kadın olma durumunun en karanlık göstergesi olarak nitelendirilebilir, diye başlamıştım. Bunu öldürülmekten daha korkunç bir durum olarak görmüştüm. Şimdi, İtalyan sanatçı Pippa Bacca'nın öldürülmesiyle büyük bir üzüntü içinde devam ediyorum.
    Türkiye'de öldürülen ve başka çaresi olmadığı için öldüren kadın sayısı büyük bir umutsuzluk veriyor insana. Kadınlar için hiçbir şey ifade etmeyen kadın haftasını da nedense hep neşeyle kutluyoruz! TV'lerde kadına odaklı programlar, gösteriler ve sanat etkinlikleri parıldıyor ve haftanın sonuna doğru sönüp gidiyor...
    Tepede kadın üstünden yürütülen siyaset, tabanda kadını her fırsatta yok etme ve kadının kendini yok etme (bence annelerinin kafasını kesen kızlar gerçekte eğretileme olarak kendi kafalarını kesiyor) eylemleri konunun bitmeyen bir güncelliği olduğunu gösteriyor.
    Doğurma işlevinin programlanması, türban ve don gibi kadın bedenini örten kumaşlar üstünden yürütülen siyasal/dinsel söylem erkek egemenliğin kadın imgesi üstüne yansıyan koyu gölgesini daha da karartıyor. Giderek ayrıntılaşan ve vahşileşen cinayetler Freud ve Lacan'ı mezarında döndürüyor...
    Bütün dinlerin dayattığı tabulara karşın, modernizmin ve post-modernizmin irdelediği, açımladığı ve özgürleştirdiği cinsellik sorunlarının, bizim toplumumuzda bu denli yabanıl ve sapkın biçimde yaşanması çocuk ve ergen eğitiminde taze zihinler ve ruhlar üstünde oynanan siyasal, ekonomik ve dinsel çıkar oyunlarının sonucudur kuşkusuz.
    Türkiye, geçmişte Yeşilçam sinemasının, 1970'den bu yana TV kültürünün, 1980'den bu yana da din odaklı siyasetlerin parlattığı ve kitlelere onaylattırdığı namus bekçileriyle, bekçi olduğu için de öldürme yetkisi olan bu tür erkekle gurur duyuyor!
    Ne ki, Türkiye çelişkiler ülkesi. Gericilikte olduğu kadar ilericilikte de örnekler verebiliyor. Mart içinde Siemens Sanat Galerisinde ve Galata Perfom'un performans günlerinde rastlantı olmasa gerek- kadın sanatçıların performanslarını izledik. Erkek egemenliği sapkın sınırlarda yaşamaya boyun eğen bu toplumda bu performanslar önemli bir işlev görüyor. Nezaket Ekici'nin kalçasının iki yanına bağladığı - benzetme yerindeyse kafa kesecek kadar güçlü - iki bıçakla iki yandaki beyaz kâğıdı delme dansı- ki bu göbek dansını da anımsatıyordu - her ne kadar bir beden heykel olarak estetik bir sonuç yaratıyorsa da, kadının bu bozuk düzende 'kılıç kuşanması' gerektiğini de vurguluyordu.

    Kılıç değil gelinlik
    Silvia Moro ve Pippa Bacca ise kılıç kuşanmadılar; saflığın ve barışın simgesi olarak gelinliği seçtiler. İtalya'dan yola çıktıklarında amaçları 'barış' düşüncesini yol boyunca insanlarla konuşarak bir kez daha gündeme getirmekti. İtalyan modacılar onlara iki gelinlik hazırladı; gelinliklerin eteklerindeki cepleri karşılaştıkları insanlardan aldıkları küçük anılarla barış kanıtlarıyla doldurarak Lübnan'a ulaşacaklardı. Bu iki sanatçı, Türkiye'deki sanat ortamının ilericiliğine duydukları güvenle İstanbul'a geldiklerinde sanat ortamı onları ilgiyle karşıladı ve eylemlerini destekledi. Silvia İskenderun'a kadar gidebildi ama karanlık ve hoyrat eller Pippa'nın yolunu Gebze'de kesti.
    90'ların sonundan günümüze gerçekleştirilmiş bu tür keskin performanslardan birkaçını anımsayalım: Şükran Moral Genel Ev, Hamam ve Spekulum performanslarında kadının üstüne bindirilmiş bütün suç ve yasakları bire bir deneyimleyerek irdeledi. Canan Şenol'un kadın cinselliğinin geleneksel tanımlamaları üstüne yaptığı performanslar... Gül Ilgaz'ın kendi imgesini kullanarak ürettiği tekinsiz fotograflar, Sermin Sherif'in 49. Venedik Bienali'nde sergilenen Kızıl Eşarp performansı... Bu performanslar İstanbul'da sanata ait özel alanlarda yapılabildi. İstanbul dışına çıkıldığında yapılabilir miydi?
    Oysa, Türkiye'nin kadın sanatçılar açısından zengin bir belleği var. Osmanlı'nın son dönemindeki soylu ailelerin hemen hepsi Avrupa'da eğitim almış kızları: Halil Paşa'nın öğrencisi olan Müfide Kadri'den Fahr El Nissa Zeid'e, Hale Asaf'tan Şükriye Dikmen'e, Semiha Berksoy'a... B kuşağın kadın ressamlarından 1923 doğumlu Tiraje Dikmen'e...
    Fahr El Nissa Zeid ve Semiha Berksoy'un resimlerindeki öncülük son derece belirgindir. Bu iki kadın, biri soyut dışavurumcu, diğeri figüratif dışavurumcu çizgide sınırları zorlamış isimler. Fahr El Nissa Zeid'in soyutları o dönemde erkek ressamların erişemediği bir öncülük içeriyor; Berksoy'un çıplak ve budanmış kadın bedenleri, kadın libidosunu açığa vuran görüntüler oluşturuyor...
    Bir sonraki kuşakta, Füsun Onur, Nil Yalter, Bilge Alkor, Candeger Furtun, Tomur Atagök, Nese Erdok, Ipek Aksügür, Nur Koçak, Gülsün Karamustafa, Canan Beykal, Ayse Erkmen, Hale Arpacioglu, Canan Tolon, Inci Eviner, Handan Börüteçene, Seyhun Topuz gibi 1970'lerden günümüze farklı teknikler ve biçimlerde yapıt üreten sanatçılar yüzyıllık modernist üretimin post-modern üretime evrilmesini sağladı.
    1990'lardan günümüze buraya adları sığmayacak sayıda, iki kuşak kadın sanatçının özgürlük, bağımsızlık, kimlik, feminizm ve muhaliflik söylem ve açılımları ivme ve çeşitlilik kazandı. Uluslararası sanat ortamına çıkış sürecinin başoyuncuları da kadın sanatçılar oldu.


    İşe Gebze'den başlamalı
    Bu bellek herkese güven verir, Türkiye'deki çağdaş sanat konusunda... Ancak bir kez daha belirtmek gerekir ki, bu iş İstanbul'u aşıp Türkiye geneline yayılmadı. Sanat sosyolojisi açısından ve kadın kimliği, özgürlüğü ve bağımsızlığı üstüne çeşitli olumsuz oyunların hız kesmeden sürdüğü bugünden geriye doğru bakıldığında, kadın kimliğinin manifestolarını içeren bu üretim Türkiye'nin tamamlanmamış modernizmi, yolunu şaşırmış post-modernizmi içinde erkek egemen düzene itaatsizlik alanı oluşturuyor. Ancak, Türkiye'deki katıksız erkek egemen siyasal erk, köhne eğitim ve kültür politikaları, seçkinci kültür sanayi bu üretimin yoksulluk ve yoksunluk içinde, erkek baskısı ve şiddeti altında yaşayan milyonlarca kadına ulaşmasını engelledi ve engellemeye devam ediyor. Hitap ettiği, hedeflediği ve özlediği tüketim kitlesiyle buluşamaması, bu üretimin gücünü zayıflatıyor.
    Pippa Bacca'nın öldürülmesi İstanbul sanat ortamını derinden yaraladı; bu yaranın iyileşmesi uzun zaman alacak. Ülke çapında çağdaş sanat performansları düzenleyerek bir onarma eylemi gerçekleştirilmeliyiz ve buna Gebze'den başlamalıyız.

    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=252923

  2. #2

    Re: KADIN BU DÜZENDE KILIÇ KUŞANMALI!

    Kübra'cım, geçmiş olsun demişmiydim, geçmiş olsun. Anneciğin iyi olacak, öyle hissediyorum

    Konuya gelirsem; bugün arkadaşlarla konuştuk.. Ne yazıkki, Türkiye'nin geldiği noktada, şehirler arası, tek başına, bir erkekde otostopla seyahat etmeye kaldığında aynı tehlike ile karşı karşıyadır Yani kadın ve erkek bile fark etmez.

    Üstelik ne yazıkki, batıya ve kkentsel bölgelere yaklaştıkça bu tehlike daha artıyor dedik, arkadaşlarla Ndenini burada yazmam ayıp yada sakıncalı olabilir. Ama şöyle yazmaya çalışayım; cinsel açlık, bu dediğim bölgelerde daha fazla

  3. Re: KADIN BU DÜZENDE KILIÇ KUŞANMALI!


    Pippa'yı Koruyamadık

    Bagimsiz sanatcilar ve sanat calisanlarinin bildirisi

    Italyan sanatci Pippa Bacca ve Silvia Moro, insan haklarinin kendilerine verdigi ozgur ifade hakkini ve dunya sanatinin bugun geldigi asamada kendisine verdigi gucu kullanarak dunyanin ve ozellikle bolgemizin icinde bulundugu surekli savas durumuna karsi ozel olarak dikilmis ve barisi simgeleyen beyaz bir gelinlikle mesakkatli bir yuruyus gerceklestirmek uzere Italya’dan yola ciktilar. Balkanlarin bircok ulkesine ugrayarak mesajlarini yollarda insanlara ilettiler ve Turkiye’ye girdiler.

    Istanbul sanat ortami onlari karsiladi ve gereken ilgiyi gostererek Israil’e kadar surecek zorlu ve riskli yolculuklarinin basladigi Anadolu’ya ugurladi.Silvia Moro bu yolculugu tamamlayarak israil’e vardi; ancak Pippa Bacca bu yolu tamamlayamadi.

    Biz sanat ortami olarak bu olaya iki yonden bakiyoruz:

    Turkiye’de gunumuze ozgu, duzeni elestiren sanat eylemi yapmak buyuk bir gerekliliktir; cunku insanlarimizin zihinsel ve ruhsal dunyasi guncel siyasete, siyasetcilerin kendi cikarlari dogrultusunda surdurdukleri kisir ve kisitlayici soylemlere kilitlenmistir. Sanat eylemi insanlara dusunme, yorumlama ve elestirme kapilarini acmaktadir. Bu baglamda gunumuze ozgu sanat uretiminin ve eylemlerinin devlet ve yerel yonetimler tarafindan her yonden desteklenmesi gerekmektedir. Ulkemizde konuk olan sanatci Pippa Bacca’nin oldurulmesi olayinin gundemde tutulmasi gerekmektedir.

    Pippa Bacca bir kadin sanatcidir. Ve biz bir gercekle yuzyuzeyiz. Turkiye’de her gun kadinlar erkekler tarafindan oldurulmektedir. Bu kadinlari yok etme kararliliginin arkasindaki ilkel erkek egemen duzenin karanligi ulkenin uzerine cokmustur. Pippa Bacca bu sapkinligin son kurbanlarindan birisidir.

    Sanat ortami derin bir uzuntu ve infial icindedir. Bu olayi unutturmayacagiz ve gereken eylemlerimizi surdurecegiz.

    Pippa Bacca’nin ailesine bassagligi diliyoruz. Uluslararasi sanat ortamindan Pippa’yi koruyamadigimiz icin ozur diliyoruz.



    Imzacilar:

    Uluslararasi Sanat Elestirmenleri Dernegi Turkiye Subesi

    Avrupa Kultur Dernegi

    Lambdaistanbul LGBT Dayanisma Dernegi

    UPSD (Uluslararasi Plastik Sanatcilar Dernegi)

    Galeri Nev

    BIS (Beden-Islemsel Sanatcilar Dernegi)

    19 Ocak Kolektifi

    Kadinin Insan Haklari Yeni Cozumler

    Hafriyat

    Artik Mekan

    Apartman Projesi

    Macka Sanat Galerisi

    Kaos GL

    Pembe Hayat LGBT Dayanisma Dernegi

    Cati Cagdas Dans Sanatcilari Dernegi

    ASK (Avrasya Sanat Kolektifi)

    ITU Mezunlar Dernegi


  4. #4
    Üyelik Tarihi
    01 Şubat 2004
    Bulunduğu Yer
    Kuzey elleri
    Mesaj
    29.167

    Re: KADIN BU DÜZENDE KILIÇ KUŞANMALI!

    [size=large]Bacca'nın katledilmesi [/size]

    Yıldırım Türker

    14/04/2008 (651 kişi okudu)

    İtalyan sanatçı Pippa Bacca'nın katledilme öyküsüyle bir kez daha sarsıldık.
    Bacca, Balkanları geçtikten sonra, barış yolculuğunda hiç çekinmediği Türkiye topraklarında öldürüldü.
    Bu konuda yine topluca bir riyakârlık ayinine çağırılıyoruz.
    Elbette büyük gazete, meşrebine uygun olarak, milli savunma refleksiyle Pippa'nın kız kardeşinin sözlerini manşet yapmıştı:
    "Kötü insanlar her yerde var."
    Bu yürek yakıcı hikâyede bu toprakların yerleşik nizamını, ideolojik örüntülenmesini çarpıcı bir biçimde dışavuran nokta, katilin dedikleriydi. Katil, yakalanmadan önce televizyonda Bacca'nın kayıp olduğu haberini izlerken "AB'ye rezil olduk. Hangi şerefsiz acaba?" demiş.
    Katilin klişesi, hayatımızın bağrına çoktan çöreklenmiş. Ele güne rezil olmak. Yaşadığımız; birbirimize ve bizden olmayanlara yaşattığımız vahşeti Türkiye'nin Batı'daki imajı açısından değerlendirip vahvahlanmak. Kendi yaratıp kendi kurguladığımız vahşet karşısında kendi payımızı inkâr ederek olayı insani boyutundan soyup tanıtma-reklamasyon faaliyetinin alanına hapsetmek.
    Pippa'nın barışa kendi dilinde katkı sağlayabilmek için çıkmış olduğu yolculuğun Türkiye ayağında düşmesi bu topraklarda yaşayan kimi gerçekten şaşırtmıştır? Daha ilk fotografını gördüğümüzde başına gelecekleri yürek çarpıntısıyla hissetmemiş miydik? Şimdi, "Affet bizi Pippa", "Utanıyoruz" ve benzeri sloganlarla onu uğurlarken bu toprakların kadınlar için hiç de tekin olmadığını, her gün onlarca kadının töre adına, siyaset adına, çoğunluk bir hiç adına öldürüldüğünü hatırlıyor muyuz? 'Yabancı kadınlar', birer kurban olarak hayatımızda her zaman yer bulmuşlardır. Defalarca onları andık, cenazelerini uğurladık.
    Hatta bir ara Gülgeç'in çizgileriyle, peşlerinde tecavüzcü Türk canavarları ile birlikte karikatürlerini Alanya Turizm broşürlerine bile basmıştık.
    O sıralar belediye başkanı kısaca, 'Neden bu kadar mesele haline getirdiniz, anlamıyorum. Turisti mizahi bir dille çağırmak istedik' demeye getiriyordu. Mizah malzemesi edilen şeylerin, benzerleri kısa zaman önce skorlanmış tecavüz, hayvan katliamı türünden geleneksel sporlarımız olması besbelli kafasını karıştırıyordu başkanın. Bir rahatlasa, 'Yalan mı, kardeşim?' diye bağıracaktı gazetecilerin yüzüne. Dante'nin cehennem tasvirini aratacak bir karikatürün bir turizm broşürünün kapağını süslemesinin baş döndürücü abesliğinden geçtim, tecavüzle, cinayetle kendine has, esprili bir dünya kurmayı amaçlamak öncelikle ciddi bir insanlık suçu, dediğimizi hatırlarım. 'Biz bize benzeriz' sloganının işaret ettiği kendinden memnun olma hali yanı sıra samimi bir itiraf, kendine uzak açılı bir otoportre çalışması olarak mı adlandırmalıydı bu girişimi? Bence, hayır. Gülgeç ve işini onaylamış olan onca insan öncelikle memleketin tekâmül etmemiş insanını komik unsur olarak yansıtırken belki de samimiyetlerine bir ödül bekliyorlardı.
    'Yabancı kadınlar'ı katledenler, bu toprakların kadınlarını katledenler. Onların münferit sapıkların kurbanı olmadığını biliyoruz. Bu cinayette de hepimizin parmağı var.

    Yabancı kadınlar
    Aile albümünde tecavüz edilen yabancı kadınlar hep olmuştur. Turisttirler. Ya da görev icabı bu topraklarda ikâmet etmektedirler. Ya da bir Türk'e gönül vermiş yerleşik yabancı konumundadırlar. Kendilerine yönelik ikircikli bir duygunun menzilinden kurtulamaz, çeşitli biçimlerde hırpalanırlar. Yabancı kadınlara yönelik yakıcı şehvet ve ona eşlik eden parçalayıcı nefret vahşete patladığında, bunun bize duyuruluş biçimi de çoğunluk imalarla yüklü ve uğultuludur. Medyanın bu tür vakaları yansıtışında mahcupça örtmeye çalıştığı Türk erkeği 'refleksi'ni okumak mümkündür. Kurban fahişe midir? Burada ne aramaktadır? Türk erkeğinin methini duyup da mı gelmiştir? Kısaca kurban, gerçekten kurban mıdır? Haberi iletirken kullanılan dil, amaçlanan müphemliğe uygundur; onaylamaz görünürken vahşeti gerekçelendirebilmenin ipuçlarını da sunar. Kurbanın kimliği üstüne kafalar karıştırılır; portresi en azından kadınca bir eblehlik, bağışlanmaz bir temkinsizlikle gölgelenir. Zaten bu topraklarda herkes, yabancı kadınların mezhebi geniş olduğunu bilir.
    Özgürlüğün imkânlarını hissettiren varlığıyla yabancı kadın, açık taciz odağıdır. Hele kordiplomatik bağlantıları olmayan, buranın yerleşik kasaba düzenine transfer olmuş dönme bacılar, ne kadar çırpınsalar kanlarında cirit atan hafifliği Türk erkeğine bir türlü unutturamazlar.
    O kışkırtıcı hafiflik, onlara uygulanan her türlü vahşetin suç karşılığında doğal hafifletici unsur olarak hesaba katılacaktır.
    Tarkan olsun, Karaoğlan olsun, kaç kuşağın çocukluğundan itibaren elinden tutan gürz bilekli Türk yiğitleri, Bizans'a vardıklarında âdetleri farklı bir dünyanın hafif kadınları tarafından el üstünde tutulur, Evdoksiyaların belini kırar, Katerinalara ağzını siler. Popüler kültürümüzde yabancı kadın hiçbir zaman güçlü ve tekinsiz bir Medea olarak değil, cinselliğini kullanarak yiğidi yoldan çıkarmaya çalışan dişi örümcek olarak sivrilir. Maksat yara almadan onun sırtını yere getirmek, haddini bildirmek ve iffetli yuvaya muzaffer dönmektir. Bir yandan dış dünyayı temsil eden yabancı kadının vaat ettiği özgürlükle başı dönen haz adamı olarak bu sınavdan kasıklarının hakkıyla çıkacaksın, öte yandan kendi hücrenin iç duvarlarını berkiteceksin.
    İffetin sılada bekleyen cehennem olduğunu her Türk bilir.

    Yabancı muktedirler
    Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü'ne (UNESCO) bağlı olarak çalışan Dünya Kültür Varlıkları Komitesi'nin İstanbul'u Dünya Kültür Mirası Listesi'nden çıkaracağı haberi memleketimiz muktedirleri tarafından öfkeyle karşılandı.
    Belediyenin yetersizliği ve umursamazlığının gölgesi altında koruma altındayken yok edilen binlerce eser, UNESCO'yu mutsuz ediyor besbelli.
    Buna karşılık saray müdürü tarihçi Ortaylı ve yükselen yıldız, yeni kahraman Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, geçenlerde televizyonda UNESCO'ya köpürüyorlardı. Bizim onlara ihtiyacımız yoktu. Kendi kültürümüzü pekâlâ koruyabilirdik. Onlar kendilerini ne sanıyorlardı?
    Bu tavrı şemsiyelerinin altına girebilelim diye on yıllardır kapılarında titreştiğimiz görevlilere de gösteriyor milli hassaslar ekibi.
    [...]

    Karşısında rezil duruma düşmekten korkarak misafir koltuğunun üstüne beyaz çarşaflar örtüp karşıladığınız adama karşı bir yandan da burnundan kıl aldırmayan ağa rolü üstleneceksiniz.
    Batı karşısındaki ikircikli, ikiyüzlü tavır can çekişmektedir.
    Türkiye'nin çok özel, çok nev-i şahsına münhasır, dolayısıyla özellikle Batı tarafından asla doğru anlaşılamayacak bir memleket olduğu fikri gülünçtür. Her milletin kendine has özellikleri bulunur.
    Ama demokrasi konusunda belirli standartlara uyma sözü verdiysen, onları savsakladığında adayı olduğun birliğin görevlileri gelip seni eleştirecektir.
    Kendi milli hassasiyetlerine çeki-düzen vermeyip 'Biz bize yeteriz' savsözüyle yetindiğin sürece yabancı erkekler karşısında eğilip arkalarından küfredecek, yabancı kadınları da fırsatını bulduğunda tecavüz ettikten sonra katledeceksin.

    http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=252980

  5. #5
    Üyelik Tarihi
    01 Şubat 2004
    Bulunduğu Yer
    Kuzey elleri
    Mesaj
    29.167

    Re: KADIN BU DÜZENDE KILIÇ KUŞANMALI!

    [size=x-large]Bir Kadın Öldürüldü, Medya "Türkler” İyi İnsan Derdine Düştü[/size]

    [size=small]İtalya'dan barış için yola çıkan Pippa Bacca Türkiye'den geçerken öldürüldü. Medyanın bu konuda söyleyecek ilk sözü "Türkler iyi insanlardır" oldu. Bir de "kadına yönelik şiddet" "fail"i hemen yakalanan münferit bir olaya indigeniverdi.[/size]

    BİA Haber Merkezi - İstanbul

    13 Nisan 2008, Pazar


    Nilüfer ZENGİN
    31 Mart'tan beri kayıptı, Pippa Bacca adıyla tanınan 33 yaşındaki İtalyan sanatçı Giuseppina Pasqualino di Marineo, dün Gebze yakınlarında ölü bulundu.

    Bu genç kadının başına kötü birşey gelmiş olmasından hepimiz endişeliydik, yine de cesedi bunca gündür bulunmayınca içimde bir parça umut yeşermişti... Bir ihtimal yaşıyor olabilirdi.

    Tahmin etmek güç değildi ama ölüm haberini almak yine de çok sarsıcı oldu... Çok.

    Bu sarsıcı haberin ardından medyanın bu kadına yönelik şiddet olayını, "bir kin kusma" ayinine dönüştürdüğünü izlemek, toplum vicdanını bir "tecavüzcü katil" imgesi üzerinden yıkamaya çalıştığına tanıklık etmek, bir kez daha sarstı... Bir tür "koyun et kasap can derdinde"...

    Bir de üstüne medya "Türkleri "tecavüz" ve "cinayet" olayından ayırma operasyonuna girişti... Üstelik bunu öldürülen genç kadının ailesinin demeçleri üzerinden yaptı.

    Konumuz "Türkler mi?"

    Hürriyet'in manşeti:

    "Türkler iyi insanlardır kızım sapık kurbanı oldu"

    Haber şöyle devam ediyor:

    “Pippa Bacca’nın annesi Elena Manzoni, Milano’da yaptığı açıklamada, ‘Önce PKK kaçırdı sandık. Türkler normalde çok iyi insanlardır. Ama kızımı aracına alan kişi, onu öldürmeye niyetlenmiş bir sapık olmalı. Bu türden birine rastlanırsa yapılacak bir şey yok maalesef’ dedi.”

    “Antonietta, Bacca’nın nişanlısı Giovanni Chiari ile birlikte İtalyan Haber Ajansı ANSA’ya İstanbul’dan verdiği demeçte ‘Herkese teşekkür etmek istiyorum. İtalyan Büyükelçiliği’ne, Türk polisine verdikleri destekten dolayı müteşekkiriz. Tüm Türk halkına da teşekkür ediyorum. Bu sapıklık tüm Türkiye’ye mal edilemez. Bu tip olaylar dünyanın her yerinde olabiliyor’ dedi.

    İşin içine yine PKK sokulmuş... Türkiye'de otostop yaparken bir kadın kaçırılmışsa, olsa olsa PKK kaçırmıştır öyle ya.. Başka ne olabilir?!

    Bu meseleyi hem bir Türklük meselesine dönüştürmek hem de zanlıyı tez elden "katil" ilan etmek "bizi" (o biz kimsek) kurtarmıyor, bu yalnızca buz gibi bir hakikat olarak ortada duran kadına yönelik şiddeti "münferit" bir olaya indirgemeye hizmet ediyor…

    Örneğin Vatan zanlının resmini basmış üzerine "Tecavüz etti, boğdu çalılara attı” yazmış, zanlıya doğru da bir kırmızı ok çıkartıp “işte sapık” yazmış... Burada bu meselenin uyandıracağı öfkeyi akıtacak bir dikkat odağı oluşturulduğu gibi, olayın toplumsal olarak değerlendirilmesi imkanı tamamen ortadan kaldırılıyor...

    Milliyet'te de haber içinde "zanlı" ifadesi kullanılmış ancak başlık şu: Pippa Bacca'nın katilinin ifadesi tüyleri diken diken etti...

    Bütün bu haberlerin Pippa Bacca'nın değerli hatırasına, çıktığı "barış yolculuğu"nun manasına hürmet etmesini beklemek tuhaf olmaz herhalde... Hiç değilse, medyada geriye kalan, onun barış için sarfettiği çabaya eşlik eden manşetler olsa...

    Bize düşen...
    Pippa Bacca, “Barış Gelini” projesi için 8 Mart’ta sanatçı arkadaşı Silvia Moro ile Milano’dan yola çıkmış, Tel-Aviv'e gidiyordu...

    Bu barış yolculuğunu tamamlayamadı… O dünyanın iyi bir yer olduğu inancıyla kendini yolculuğun akışına emanet etmişti, öyleyse biz de dünyanın kadınlar için iyi bir yer olmasına uğraşalım… (NZ)

    http://www.bianet.org/bianet/kategori/bianet/106292/bir-kadin-olduruldu-medya-turkler-iyi-insan-derdine-dustu

  6. #6
    Üyelik Tarihi
    26 Haziran 2005
    Bulunduğu Yer
    Bayramoğlu/Darıca
    Mesaj
    15.838

    Re: KADIN BU DÜZENDE KILIÇ KUŞANMALI!

    söz bulamıyorum soyleyecek.

Benzer Konular

  1. kılıç çiçeği ev almadaki son teşebbüsüm :)
    Konuyu Açan: şabalak, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 63
    Son Mesaj: 08 Ocak 2012, 01:05
  2. bekar kadın..evli kadın farkı..okuyun kendinizi bulun
    Konuyu Açan: Bizanslı, Forum: Genel Forum.
    Cevap: 63
    Son Mesaj: 03 Temmuz 2008, 00:36
  3. KILIÇ ALİNİN HATIRALARI
    Konuyu Açan: baran-ist, Forum: Kültür ve Kitap.
    Cevap: 0
    Son Mesaj: 28 Mart 2007, 10:55
  4. Cevap: 7
    Son Mesaj: 15 Kasım 2006, 09:59
  5. Cevap: 13
    Son Mesaj: 22 Eylül 2006, 14:51

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Dosya Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
 
 

Bu site Lidya.Net tarafından hazırlanmış ve yayınlanmaktadır © 1998-2012. Bu sitede yayınlanan yazılar, kaynak ve yazarı belirtilmek kaydıyla kullanılabilir.
İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren AnneCocuk.com adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K' nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan ve yazdıkları yazılardan kendileri sorumludur.
AnneCocuk.com ile ilgili yapılacak tüm hukuksal şikayetler iletişim linkinden iletişime geçildikten sonra en geç 2 (iki) gün içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek, gereken işlemler yapılacak ve size geri dönüş yapılacaktır.