Cumartesi eltimler ve görümcemler bizdeydiler yedik içitik iyi vakit gecridik
Cunartesi akşam 9 gibi işyerinen arkadaşım emine aradı yarın ekmek arası bir şeyler alalım yanımıza yarın geliyorsun değilmi dedi
Ben hönk
Ne yarını
yarın ne var
nereye geliyorum
neyi unuttum gene
oldum böle avanak vaziyette kaldım
emine bir başladı söylenmeye kızım sen ayartmadınmı herkezi sen yazdırmadınmı bizi tura yarın tura gidiyoruz
unuttum dedim ama kaynar sular döküldü başımdan
ee misafirler evde yatıya kalacaklrmı belli deüğil daha seckinin bile haberi yok bu geziden allah ben ne yapacağım off of oldum
hemen seckine kısadan hisse anlattım kaynanaya anlattı allahtan misafirler evlerine döndüler
pazar sabahı 6 da kalktım cantamızı hazırladım nuricana yedek kıyafetler hava durumuna göre giyebileceği herşeyi koydum kahvaltılık falan
sonra seckinle nuricanı kaldırdım seckin bizi tur otobüsüne bıraktı döndü eve bende oğlusum ve ayattığım arkadaş gurubumla tura katıldım
8 de hareket ettik önce aliağa yakınlarında kahvaltı molası verdik otobüsten inince tuvaleti bulamadık zaten çok sıkışmıştı nurican tesisin kuytu köşesindeki çimleri suladık hemen
sonra tuvaleti bulduk kahvaltımızı ettik
ayvalığa yola cıktık
ayvalıktan meşhur sakızlı kurabiye aldım
sonra rehberimizle kile den bozma camileri gezdik ilk olan dıştam muhteşemdi bir sadırvan ve bir minare eklemişler yanına epey büyüktü içine girdik içi dışından daha muhtesemdi kilisenin o sutunları içindeki süslemeleri süperdi
isa ve azizlerin resimleri boya ile kapatılmıştı ve giritten getirilen agaç bir minberi vardı deniz atları ve güllerle bezenmiş bir ayak ve tavus kuşları şile süslenmiş bir cephesi vardı
2. cami kilisemiz dışatan muhtesem olsada içi sönük kalıyordu önce öbürünü görünce bunu nuri can bile begenmedi
biraz ayvalıkta carsı gezdik sahide cay falan içip gene kendimiz daldık ara sokaklara evlere falan baktık eski tarihi gördüğümüz tüm evlerin resmini çektik
ordan cundaya geçtik ilk boğaz köprüsünden
cundada bir öğlen yemeginin ardından(tabiki balık yedik) taş kahve denen yerde cayımızı yudumladık ordan su an restore edilen başka bir kiliseye gittik hristiyanlığın ilk yıllarından kalma bir kliseymiş alt katında su sarnısı varmuış ve birde koridor seklinde tüm cundanın altını gecen tüneller varmış
zamanında hiristiyanlar bu kiliseye gizlice gelmek için kullanıyormuş bu yolları
aynı bahce içinde bir istanbul masalındaki pansiyon vardı en son bölümlerde aile cunda ya yerleşip pansiyon çalıştırıyorduya o pansiyon işte fiyatları sorduk ve yuh dedik çift kişilik oda iki kişi 140 dediler sadece yatak ücreti
ordan biraz carsısını gezindik benim oğluş tuturdu bileklik istiyorum diye hep taşlı boncuklu seyleri istiyordu en sonun da yeşilbir doğaltaş ipli bir bileklik aldık oğlanlarında takabileceği sekilde
ordan şeytan sofrasına gectik çok aşırı rüzgar vardı orda ucacaktın nerdeyse ucurumdan aşagıya
tabi fotolarımızı cektik seytanın ayak izine baktık
oğlumda başka bir taşa ayağını bastırıyordu anne benim ayak izimde çıksın diye yapıyorum dedi allahım dedim annesinin oğlu
sonra artık geri dönüşümüz başladı yorgun argın ve pestilimiz çıkmıştı eve zor geldik oğluşla cünkü izmirin içinde galatasarayın seviç gösterileri vardı ve eve gelince rahat bir nefes aldım
güzeldi yani oğlum gene gidelim anne diyor sabah konuşurken